in ,

Andrew Kevin Walker: “Hala kabus görmeme neden oluyordu”

Bay Walker, bir senaryo yazarı olarak, hikayelerinizle uzlaşmak daima uygun mudur?

Bunun hakkında düşünmek için gerçek bir muamma var. Kariyerimin çoğu David Fincher ile tesadüfen yollarımızın kesiştiği günün sonucuydu. Se7en’e o gelmeden önce başka bir yönetmenle çalışıyordum ve o yönetmenin tamamen farklı bir son tasvirini karşılayabilmek için, görev duygusuyla orjinal senaryomu yeniden yazdım. Gerçekten mutlu olduğum bir şey değildi, ama bilirsiniz işte, özellikle ilk başlarda uzlaşmak görevimdi.

Ama hikaye Fincher’ın Se7en’e katılmasıyla devam ediyor, orjinal senaryonuz kendisine yanlışlıkla yollandı – ve yönetmeyi sadece senaryonun sonu kullanılırsa kabul etti.

Kesinlikle! Yani, eğer bu gerçekleşmiş olmasaydı şu an sizinle konuşmuyor olacak olmamız oldukça korkutucu. Aynı zamanda dişimi sıkıp kendi senaryomu mahveden korkunç yeni yazıyı yazmasaydım kendisiyle tanışamazdım. Fincher’la birlikte çalıştığım gibi özel bir çalışmaya sahip olmanın nadir bir şey olduğunu hissediyorum. Bugünlerde görüşünü paylaşmadığım bir yönetmenin isteği üzerine senaryoyu tekrar yazmayı çok zor buluyorum. Kariyerimde daha sonraları eğer gerçekten görüşlere katılmıyorsam bir projeden vazgeçmeye hatta bir projeden kovulmaya bile daha fazla istekliydim.

“Rahatsız edici sinema sizi gerçek hayatta asla deneyimlemek istemeyeceğiniz bir dünyaya daldıran filmleri tanımlar.”

Joel Schumacher’in 8mm’i gibi mi?

Doğru, yönetmenin bildiri ve değişiklikleri yapan kişi olduğu daha sık deneyimler var. Ve eğer o kişiyi değişiklik yapmamasına ikna edemezsem bensiz devam etmelerine izin vermek zorunda kalıyorum. 8mm daha önce izlemediğim bir film, çünkü benim onun hakkındaki görüşümden ayrılıyor. Benim görüşüm bir insanı bir çeşit yeraltı ahlaksızlığına özel bir detektif ile sokmaktı (sonunda sadece mecazi anlamda değil aynı zamanda fiziksel anlamda da), farklı bir insana dönüşecekti. Benim versiyonumda karakter deneyimi tarafından o kadar değiştirilmişti ki, arabasını köprünün kemer ayağına sürdü ve kendisini öldürdü.

“Rahatsız edici sinema” derken bunu demek istiyor olmalısınız.

(Gülüyor) Fazla karamsar ve muhtemelen uygunsuz bir son olduğu konusunda haklısınız… Ama “rahatsız edici sinema” benim için, salondaki güvenli koltuğunuzdan deneyimlediğiniz ama sizi gerçek hayatta asla deneyimlemek istemyeceğiniz bir dünyaya sokan belirli filmleri tanımlar. Polisiyenin, suç filmlerinin ve korku filmlerinin büyük bir hayranıyım – gerçeklerden kaçan, güvenli bir şekilde kalkıp gidebileceğiniz dehşet deneyimlerinin… Bu yüzden The Paper Chase’in favori rahatsız edici filmlerimden olduğunu düşünüyorum.

Gerçekten mi?

Evet, Harvard Hukuk Okulu’nun cefasından sağ çıkamazdım! (Gülüyor) Ama sonra Apocalypse Now ile Full Metal Jacket var. Aslında, birilerinin rahat gibi gözüken varlıklarından Somerset Maugham’ın The Razor’s Edge‘i gibi bir dünyaya gittikleri bu harika hikayeleri seviyorum – karakterler mutlu hayatlarına geri dönmeye çalışıyorlar, geri dönemeyeceklerini ve deneyim tarafından değiştirildiklerini fark ediyorlar.

Ve bu deneyim aynı zamanda seyirciye de uzanıyor. Eric Roth en iyi yazarların insanların her nasılsa bir parçası oldukları bir şeyi tarif ettiklerini söylüyor.

Size film izlediğinizi unutturan bir film size kesinlikle yapmak istediğini yapıyor! Bunun için var. Seyiciyi rahatsız etmenin illaki iyi ya da kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum, örneğin. Se7en benim için detektif gerilimi olduğu kadar korku filmi de. İnsanların özellikle kabus görmeleri için yazdığımı söyleyemem, ama eğer öyleyse bu beni mutlu eder çünkü etkileyici olduğunu düşünürüm.

Hangi filmler kabus görmenize neden oluyor?

Alien ve Jaws gibi eskiden ebeveyn onayı gerektiren olarak listelenmiş filmler. Jaws’ı izlemek için salona gizlice girmedim, onu izleyebilecek yaştaydım ama yine de kabus görmeme neden oldu. Geçen gün Jaws’ın beni korkuttuğu için okyanusa giremediğime dair kız arkadaşıma şaka yapıyordum ki sahil tarafında oturmuyorum! Ve sonra Dirty Harry başka bir örnek. İlk kez izlediğimde aslında olmam gereken yaştan oldukça gençtim. Filmde benim için şaşırtıcı derecede korkunç şeyler vardı. Kötü karakterin, sanırım adı Scorpio Killer, sadece bir polise iftira atmak için kendisini kanlı ve şiddetli bir sahnede dövmesi için bir adama para ödeyişi- gerçekten şiddetliydi!

“Her zaman biraz gariplikle veya alışılmışın dışında bilgilendirilmiş bir şey yazıyorum.”

Bugünlerde korku filmlerinin daha fazla ya da daha az mı duygusal şiddet içerdiğini söylersiniz?

Şiddetin bir ara azaldığı ama daha sonra yükseldiği bir dönem olmuş olabilir. Örneğin, orjinal Dawn of the Dead öyle şiddet içerikliydi ki ya ebeveyn onayı gerektirmedi ya da onay gerektirip gerektirmediğine dair sunulmadı bile- mide bulandırıcıydı. Bugünlerde, en popüler televizyon şovlarından biri olan The Walking Dead’de 1978’deki Dawn of the Dead ile aynı düzeyde olan açıkça şiddet sahneleri var. İnsanların popüler eğlencelerden aşıır şiddeti absorbe edebildiklerini görmek ilginç.

Sanırım buna karşı sadece hissizleştik.

Bu tarz korku filmlerinin yıllar geçtikçe ilgiden bır kısmını kaybedebileceğini sanmıştım… Ama Se7en hala bugün farklı bir şekilde ya da farklı bir bütçe ile yapılablirdi yani aynı film olmazdı. Benim için problem özellikle sadece tür olsalar bile kişisel filmler yazmayı sevmem. Ama ister daha küçük ister daha büyük bir şey olsun umarım her zaman biraz gariplikle veya alışılmışın dışında bilgilendirilmiş bir şey yazıyorumdur. Ama ben bir senaryo yazarıyım, yazar – yönetmen değil, yani projeye kendim önderlik etmiyorum.

Yönetmenliği hiç düşündünüz mü?

Sadece yazmayı bile fazlasıyla kafaya takıyorum, bu yüzden bir şeyi yönetirken bir veya iki yılımı harcamayı denerken dünyamın nasıl bir kabus olacağını sadece hayal edebiliyorum. Benim için David Fincher ile Se7en, Fight Club ya da The Game üzerine inanılmaz derecede tatmin edici, şaşırtıcı, inanılmaz ve mükemmel deneyimlerim olmasaydı daha güçlü bir şey yönetme arzum sinir bozukluğumun üstesinden gelebilirdi. Böyle bir kısmete sahip olmak o kadar nadir bir şey ki -ya da sadece benim için böyle- ama hala gelecekte benim için böyle durumlar olacağına dair inanılmaz derecede ümitliyim.

Kaynak.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Ece Uyumaz

1995 yılında İstanbul'da doğdum. Halen İstanbul'da yaşamaktayım. İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Resim, edebiyat, tiyatro, çeviri ve yabancı dil alanlarıyla ilgileniyorum.

Bir cevap yazın

yorumlar