Her aşkın kendi şarkısı olduğuna inanıyorum ben. İçinde benzer notalar barındırsa da bütününde tınısı, melodisi, alıp götürmesi bile bambaşkadır her birinin. Taze bir bahar yağmuru gibi sarıverir bedenini; bazen üşütür, bazen kaçmak istersin ama beceremezsin, bazen de mutsuz eder, yokluğuyla sınar, içini sıkıştırır ama yine de sığınacak son durağın O’dur. Yüzünü gördüğün anda içinde uçmasına engel olamadığın kelebeklerle çocuk gibi koşa koşa kollarına atmak istersin kendini, sanki sarıldığında, bir öpücüğüyle her şeyi unutturuverecekmişçesine. Zaman geçtikçe yanındayken bile özlemeye başlarsın; ellerini tutmak, gözlerine bakmak, ona gülümsemek, gülümsemesini görmek, sesini duymak gibi basit şeyler bile birden dünyanın en anlamlı şeylerine dönüşüp bir ihtiyaç haline gelir. Özellikle de aynı şehirde yaşayıp sık sık görüşme imkanın varsa beraber dolaştığınız her sokağa, her kaldırım taşına bir sürü hatıra bırakırsınız; birbirinizi ilk öptüğünüz yer, ilk elele tutuştuğunuz yer, ilk yıldönümünüzü kutladığınız kafe, orda oturduğunuz yer bile bir anlam kazanır.
Uzun lafın kısası, eğer hayatınızda biri varsa ve O’nu gerçekten çok seviyorsanız birbirinizin değerini bilin, birbirinizi asla ufacık şeyler yüzünden bırakmayın. Son olarak;
“Her kalp kendi şarkısını söyler, ve yalnızca diğer yarımız o sesi duyar….”
Jan-Phillipp Sendker
Kokusundan Öptüğüm’e….