in

Aşk

Toplum, kültür ve yaşadığımız türlü türlü şeylerle birlikte benliğimizde farkında olmadan bir profil oluşur.
İlk gördüğünde içinde değişik duygular oluşmaya başlar. İçinden “Hıı işte bu dersin.” Sanki hayatın boyunca aradığın kişi buldun gibi gelir.
Her gün görmek için türlü türlü oyunlar çevirerek karşılaşmaya çalışırsın. İlk merhaba için gece başını yastığa koyduğunda (çünkü gece yarıları insan kalabalıktan uzaklaşır ve kendini dinleme fırsatı bulur.) Türlü türlü planlar kurar, ilk lafa nasıl başlayacağını yüz kere ya da bin kere kafanda kurup kurup değiştirirsin. Bunları düşünürken uyuya kalırsın. Diğer gün karşılaştığın zaman ilk hissettiğin duyguyu yine hissetmeye başlarsın. Zamanla onun ile birlikte türlü türlü hayaller kurup el elle tutuşup gezmeyi, birlikte hayat hakkında konuşmayı, içki içmeyi, sevişmeyi, biraz ileri gidip evliliği bile düşünürsün, hatta çocuklarınızın nasıl olacağını bile düşünürsün ve yine uyuya kalırsın. Böyle böyle tam olarak aşık olursun.
Sonunda yüreğinin hissini nefesinle birleştirmeyi başarıp ilk merhabayı ağızdan çıkarırsın. Zamanla sohbetti devam ettirmek için neler neler yapmazsın ki. Ama sohbet bir türlü ilerlemez, ama o hayatında bir maraton koşucusu gibi gelip ilk sıraya oturmuştur. Ondan başka her şey sana sıradan, boş gelir, o olmazsa sanki yaşamanın hiçbir anlamı yokmuş gibi. Bu sefer gece başını yastığa koyduğun zaman ağlayarak uyuya kalırsın, ama hiç kimseye belli etmezsin bu durumu çünkü hep güçlü olmalıyız ya bu hayatta.
Unutmak ister ama unutamazsın, sadece unutmak için çabalarsın kuyuya düşmüş bir hayvan gibi. Kuyunun tam ucuna gelirsin, bir gün hiç olmadık yerde karşına çıkar ve kuyunun en dibine düşer intihar etmeyi bile düşünürsün ilk defa. O kuyunun dibinde gücünü toplayıp yine çıkmayı denersin ve yine düşersin en dibe. Bu böylece kaç defa devam eder yerinin orası olduğunu siktiğimin hayatı kemiklerini kıra kıra sana öğretmiştir. Yıllar sonra çıksan dahi vücudunun yarısı o kuyunun dibinde kalmıştır.
En kötüsü de ne biliyor musun, senin bu yaşadıkların onun için hiçbir şey ifade etmemesi. O da kendi keyfine göre hayatını devam ettirir. Bazen onun için yaptıklarını düşündükçe gülümseyip içten içten hoşuna gider. Bazen seninle alay eder bile.
Yıllar sonra ilk gördüğün yerde eşi ile birlikte hayal ettiğin gibi ama senin hayal ettiğin kadar sevimli olmayan bir çocukla bulursun, ilk gördüğün zamanki hissi hissedersin ama o his artık kendi acıya bırakmıştır. Çünkü vücudunun yarısı o çukurda kalmıştı. Gözlerin hafiften dolmaya başlar ve geçip gider önünden bir yabancı gibi. .

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Tuncay Akın

ktü-harita müh.
psikoloji ve felsefeye meraklı
çok okur ve çok düşünür, biraz da melankolik....

Bir cevap yazın