in

Bir Sitcom Dizisi Batı Medeniyetinde ki Çöküşü Nasıl Tetikledi?

Öncelikle bu yazının bir metinden çeviri olduğunu söyleyerek başlıyorum ve yazının bitiminde orijinal metni vereceğim.

Bugün popüler bir dizi hakkında tartışmak istiyorum. Yanlış kalabalığın ortasına düşmüş bir dahi, bir bilim adamı ve bir aile insanının hikayesi. Kendi egotizminin yol açmasıyla deliliğe ve çaresizliğe doğru düşen biri. Ardı ardına gelen her aksilikle, bir canavara dönüşüyor. Tabi ki burada, Friends dizisi ve onun trajik kahramanı, Ross Geller’dan bahsediyoruz.

Onu bir komedi dizisi olarak görebilirsiniz fakat ben maalesef gülemiyorum. Bana göre Friends, Amerika’da aptal yurttaşlarının eziyet çektirdiği yetenekli ve akıllı bir adamın anti-entellektüelizmi acı şekilde kucaklamasına işaret etmekte. Bunu benimle aynı şekilde görseniz de, artık fark etmez. Seyircilerden gelen o sürekli kahkaha engelleri bize eylemlerimizin gereksiz olduğunu hatırlatacaktır.

Dizinin şarkısı tamamen zaten bize hayatın doğuştan aldatıcı, kariyer peşinde koşmamızın gülünecek bir şey olduğunu, sefaletin tam yanımızda bulunduğunu söyleyen önsezilerle dolu, ama doğru ya, hayatınız tam olarak “Hastane yolunda ölmüş” durumda. Ama siz hep aptallarla dolu olan arkadaşlığa sahip olacaksınız. Ve onlar hep sizinle olacak.

Joey bir aptal karakter. Chandler alaycı biri. Monica obsesif-kompulsif. Phoebe hippi olan. Rachel, ise, alışveriş yapmayı sever. Ve şimdi ise Ross. Ross zeki ve romantik olandır.

Eninde sonunda, Friends seyircisi – yaklaşık 52.5 milyon kişi – Ross’un aleyhineydiler. Ama dizi karakterleri en başından beri onu gömdüler (1.nci bölüm düşünürsek, Joey, Ross’tan konuşur : Şu bana merhaba diyor, kendimi resmen öldürmek istiyorum) Aslında ise, ne zaman Ross ilgi alanları, araştırmaları, fikirleri hakkında konuşmak istese, “arkadaşlar”ından bir tanesi mutlaka sızlanır ve Ross’un ne kadar sıkıcı biri olduğundan, zeki olmanın ne kadar aptalca olduğundan ve kimsenin umursamadığından bahseder. Bu durum neredeyse 10. sezon boyunca her bölümde devam etti. Ross’u delirdiği için suçlayabilir misiniz?

Dizi 2004’te yılında bitti. Aynı yıl, Facebook açıldı, George W. Bush ikinci kere seçildi, o yıl televizyon pop kültüründe egemen oldu, aynı yıl Paris Hilton kendi “yaşam stili” markasını ve bir otobiyografi yayınladı. Ve Joey bir yan şov başlattı. 2004 yılında tamamen her şeyden vazgeçtik ve “aptallığı” bir değer olarak kabul ettik. Sadece Green Day’e bakın; albümleri “Amerikan Aptalı” 2004 yılında yayınlandı ve En iyi Rock albümü olarak Grammy kazandılar. Zamanlaması daha da iyi olamazdı.

Evet, benim teorim ki; Friends Batı medeniyetinin çöküşünü tetiklemiş olabilir. Deli olduğumu düşünebilirsiniz. Ama Ross’tan alıntı yapıyorum “Öyle miyim? Gerçekten, aklımı mı kaçırdım?” Pilot bölümünde diziye eşlik eden şarkının orijinalinin REM grubunun ” Bildiğimiz Dünyanın Sonu Bu(Ve Ben İyiyim) şarkısı olduğunu biliyor muydunuz? Tamamen göz ardı edilen gelecekle ilgili mesajlarla dolu mutlu bir şarkı.

Belki de entellektüeller hep eziyet çektiler, ama içimden bir şey diyor ki çok alçak bir noktadayız – burada sosyal medyada ki etkileşim gerçek bir tartışmanın yerine geçti,  politikacılar bizimle bir şeyler içip içmemelerine göre değerlendirmeye başlandı, bilimsel görüşler reddedildi, bilimsel araştırmalara kaynak ayrılmadı ve gazetecilik ünlülerin dedikodularıyla doldu taştı.

Belki de bunların hepsi zararsız eğlencedir. Canlı seyircilerin kahkahaları gibi. Belki. Ama ben, kültürümüz içine entellektüel merakı yerleştirmek için yeterince bir şey yapmadık.

Neyse ki buna karşı bir karşı isyan oluşmakta. Cesareti, metaneti olan, cümlelerine “Biliyor muydunuz?” diye başlamaktan korkmayan insanlar.. İşte bunlar bu dünyada gördüğüm Ross’lar. Onları satranç klüplerinde görebiliyorum. Şehrimde görebiliyorum, müzelerde, kitap mağazalarında otururken, kütüphanelerde ya da kafelerde, üniversitelerde ya da kolejlerde.

Ross için umut yoktu evet, o delirdi. Gittikçe sinir bozucu oldu.

Peki bu kadar aptal bir dünyada nasıl akıl sağlığımızı koruruz?

1- Bir kitap oku. Kendini bir romana bıraktığında ve modern kültürün tüm anlamsız oyalayıcı şeylerini bir köşeye attığında güzel şeyler olur. Kendini yeni fikirlere, bakış açılarına ve yeni tecrübelere açarsın. Okumak sizi daha az ahmak yapacaktır. O yüzden çok okuyun. Zor kitapları okuyun, tartışmalı olanları, sizi ağlatanları, güldürenleri. Ama okuyun.

2- Bir şeyler öğrenin. Beyniniz çok şeyi yapabilecek kapasitede. O yüzden besleyin onu. İlerlemede ki en büyük tehdit bir şeyin düzeltilemeyecek kadar zor olduğuna inanmaktır. Sefalet kalıcıdır. Kamuda ki eğitim sistemi kötü durumda. Kendinizi eğitin, böylece bir tartışmada yer alasınız. Bilimsel bir şeyler öğrenin, matematiksel bir şeyler. Felsefeyi keşfedin. Paleontolojiyi çalışın. Yeni diller öğrenmeye çalışın. Çok akıcı olmanıza hiç gerek yok, kafanızda bir kaç kelime olsa yeter.  Yayınları dinleyin. Harvard, Yale, Stanford gibi yerlerde ki profesörler ücretsiz olarak internet üzerinden yayınlar yapmakta. Neler öğrenebileceğinizi düşünün. Bir öğretmen olarak karşılaştığım en büyük zorluk, kendilerine aptal denildikten sonra öğrencilerimi zeki olduklarına dair ikna etmemdi.

3- Bir sürü şey almayı bırakın.  Bu biraz alakasız gözükebilir, ama tüketici kültürüyle ve aptal kültürün bir şekilde bağlı olduğuna tamamen inanıyorum. Hayatınızı basitleştirin. Aptallık kültürümüzü domine etmekte çünkü Nike ayakkabılar ve Big Mac’ler daha çok satıyor. Bir seferliğine bilinçli olarak evlerimize neler getirdiğimizi düşünürsek, boş dürtüler tarafından manipüle edilmemiz daha da zorlaşacaktır.

Ve son olarak “inek”leri koruyun. O inekler aşılar yaparlar. O inek mühendisler köprüler ve yollar yaparlar. İnekler öğretmen ve kütüphaneci olurlar. O mide bulandırıcı zeki insanlara ihtiyacımız var, çünkü onlar dünyayı daha iyi bir yer yapmaktalar. Söyledikleri her sözde gözlerini onlara çeviren bir toplumda onları koruyamayız. Ross’un daha iyi arkadaşlara ihtiyacı var.

Kaynak ve orijinal metin: https://medium.com/@thatdavidhopkins/how-a-tv-sitcom-triggered-the-downfall-of-western-civilization-336e8ccf7dd0#.694za1uo3

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Koray ERTUĞ

Müzik, film ve mitoloji manyağı. Yazılacak çok şeyi var.

Bir cevap yazın