in

Bize dokunmayan yılan bin mi yaşamalı?

İnsanlığımızın en büyük ayıplarından biri belki de, kendi hanemiz dışında olan bitene karşı takındığımız umursamaz tavır. “Ayıp” diye adlandırıyorum bu tavrımızı, bu kadar keskin, bu kadar net, bu kadar basit, bu kadar kısa ve bir o kadar acımasız. İçimize işlemiş “aman, bize ne?” Kalıbı; fakat iyi dileklerimiz hep ardından gelmiş bu umursamaz sözcüklerin “Allah yardımcısı olsun.” Aslında iyi bir dilek mi bu yoksa içinde farklı anlamlar mı barındırıyor, bilinmez. Allah yardımcısı olsun deriz ama gizliden de ekleriz “Bizden uzak olsun…”

Bizden uzak olsun çünkü biz birbirimizden gittikçe uzaklaşmaktayız. Biz çoğul eki sadece bizim evimizi, yakın akrabalarımızı ilgilendirir oldu. Biz ekini kapsayan insanlık yok olmaya yüz tuttu, insan toplulukları kuru kalabalıklardan ibaret oldu. İçselleştiremiyoruz bir başkasının başına gelen felaketi, olayın hüznünü kalbimizde hissetmiyoruz artık, yüzeysel teselli sözcükleriyle avutur olduk kendimizi. Başkasının yaşadığı zorluklar bizi eskisi kadar üzmüyor, hatta daha önce kalbimiz kırıldıysa bu insana içten içe “iyi olmuş” diye geçiriyoruz.

Ne zaman bu kadar zalim olduk, neden bu kadar acımasız olduk, hangi olaylar bizi bu kadar duyarsız  kıldı? Hislerimizi kaybettik bunun farkına bile varamadık, bize biçilen rollere kandık, sanırım aldandık. Eskisi kadar güvenmemeye başladık önce. Bir güvensizlik sardı içimizi, komşularımıza, arkadaşlarımıza, akrabalarımıza, ailemize. . .

Bize dokunmayan yılanı bin yaşatmaya başladık, bize bir şey olmasın diye başkalarının acılarını görmezden geldik, kulaklarımızı tıkadık..Önlem almadık,başımıza bir şey gelmesin dedik, “kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmayalım” dedik. Göz yumduk, sustuk. Peki, vicdanlarımızın sesini bastırarak mutlu olduk mu, yollarımızı ayırmak bizi hakiki mutluluğa eriştirdi mi? Ya sustuklarımız? Sesimizi çıkarmamamızın sonucunda mutsuz olanlar, onlar ara sıra da olsa aklımıza geldi mi?

İnsanlara karşı olan duyarlılığımızı yeniden kazanabilmek ümidiyle…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Emine Bakkal

Bir cevap yazın