in

Bombalanan UMUTLARA

Bir beden patlar, binlerce hayal söner! Hep dehşet almışızdır, akıl buna yol bulamaz. Bir beden nasıl olur da bir can olduğunu hiçe sayarak bombaları döşer kendine?
Bu cesaret midir yoksa esaret mi?
Bunlar anormal durumlar ve anormal insanlar oysa biz normalizdir.
Beynimizde en büyük
ihanetleri,
intikamları,
intiharları yaratır bir bir sessizce öldürürüz onları.
Evet, bu normaldir, biz normaliz!
Kanda bizimdir canda bizimdir. Ateşe kesmiştir içimiz ve cürmümüz kadar yanmıştır içerimiz.
Oysa onlarca insanın yaşamını söndürmek ne tür bir cürmün neticesi olabilir ki? Belki de hayatın matematiği bu kadar basit değildir. Belki de ateş cürmü kadar yer yakarken farkında olmadan kendi günahlarımızı yüklüyoruz o hengameye. Sonra da izliyoruz hayretle.
Nasıl olur,
nasıl olur da bu kadar büyük bir yangın çıkar ortaya?
Bir sorunu çözmenin en birinci adımı o sorunu görmek ve kabul etmektir.
Daha önce bedenime hiç bomba sarmadım, bilmiyorum ama şunu hissediyorum…
Hiç acının ciğerlerine kadar işlediği,kirpiğini bile kıpırdatacak halin yokken deli gibi çığlıklarla bağırma ve pervasızca koşma ihtiyacı hissettiğin oldu mu?
Acı bendini aşmıştır ve nefes alıp vermen zaruridir.
Ve hala nefes alıp veriyorsan içinde cılız bir ses bakidir.
Bitecek, bitecek, bit..!
O saatten sonra yaşadığın olayın, gördüklerinin, duyduklarının,inandıklarının ve de direndiklerinin hiç bir anlamı yoktur.
Salt acı vardı.
Salt hezeyan.
Gözlerine perde inmiştir, kulakların duymaz olur. Bütün yaşam izi sunan şeyler silinmiştir. Ezilen bir beden, çırpınan bir ruh ve etrafını saran cisimleşmiş; tarifsiz bir korkuyla sarılı hüzün ve öfke.
Dayanmak seçenek olmaktan çıkmış tek tutunulan dal bitecek(!) olması olarak belirmiştir.
Bitmeli, sonuçlarının bir önemi yok.
Ve evet, bitmeli;
ama NASIL?
Her birimizin eşsiz bir kaderi var ama acı evrensel. Hepimize tuzaklar kuran hayat bir o kadar da armağanlar sunar.
Hangi acı gerçek dersin?
Bir bombacının çektiği mi yoksa talihsiz bir masumun çektiği mi?
Bu sorunun cevabı vicdanları kanatır cinsten!
Ve evet acı evrensel, iyi de kötüde bu evrenin bir parçası.
En nihayetinde insan olmak seçimlerinin sorumluluğunu almak değil midir?
Acı herkeste var.
Her bünye için delici.
Ama kendi acın için gözünü kırpmadan yeni acılar doğurtmak da neyin nesi!
Saflar keskin, ayrışmış belki ama semayı acı kaplıyor.
Evet bir acıdan kaçmak için onlarca cana kıyabilirsin, bu bir yol. Lanet ve aşağılık bir yol ama yol(!)
Ve tekrar hatırlayalım, biz NORMAL insanlarız.
Hayır, efendim! Biz KÖRLERİZ.
Serçe parmağını vurduğun sehpaya attığın küfür,
beklentilerini karşılamayan insanlara duyduğun öfke,
Almaya yavuzluğun vermeye uyuzluğun,
istemekte arsızlığın kazanmakta yolsuzluğun,
söz konusu kendi nefsin olunca mubah olan günahların,
pespaye torpillerin,
ucuz işçilikli işlerin,
neme lazımcı hallerin,
sadece kendi saadetin için kurduğun hayallerin…
Evet, efendim! Bu ateş hepimizin, bu yangın bizim.
Yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızın ateşiyle kavruluyoruz bugün.
Ölüyoruz!
Teker teker değil,
beşer beşer değil,
her bombada milyonlarca ölüyoruz.
Umut dileniyoruz sağdan-soldan.
Siyasetten.
Diyanetten.
Ben söyleyeyim, umut var.
Umut, senin elini değil başını taşın altına koymanda gizli.
Umut, kendine dert edindiğin, insanların ruhuna dokunmakla değerli gayende gizli.
Umut, küçük diye önemsemediğin çaban dururken sarıldığın o büyük gösterişli ama içi boş fantezilerden vazgeçmende gizli.
Evet, efendim!
Doğru anladın.
Umut, sende gizli!
Kalk ayağa
kur hayalini
yap planını
ve başla!
Küçük adımlarla ve de büyük tutkularla.
Evet, bu ülkenin bu evrenin kaderi senin açacağın göz kapaklarına bağlı.
Bunu gör!
Hiç değilse o büyük yangına kendi günahlarını da katma ki hepimiz günahlarımızı geri çeksek sönecek o yangın unutma..!

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Pİ Sayısı

Bir cevap yazın