in

Cinsiyet Dediğin Nedir Ki?

İnsanlık yeryüzün de vücut bulduğu an dan bu yana ayrımcılığı,kendinden olmayanı ikinci sınıf olarak değerlendirme konusun da oldukça başarılıdır.  Çünkü kendi türü-cinsine zulmetme, hiçbir canlı da gözlemlenmiş bir durum değildir. Bu konuyu daha detaylı ele alacak olursak cinsiyet kavramıyla başlayabiliriz. İnsanlar kendi tercihleri dahilin de olmadan dünyaya eril-dişil özellikler taşıyarak gelirler. Bu olgu oldukça normal bir durumdur, buna biyolojik cinsiyet diyoruz. Yalnızca insanlarda değil hayvanlar da da var olan bir durumdur. Son zamanlar da telaffuzu sıkça dillenmiş bir diğer olgu “toplumsal cinsiyet”. Toplumsal cinsiyet; toplumun anlam yüklediği ve cinsiyetlere belli roller biçtiği bir durumdur. Farklı kültürler de farklı özellikler de şekil alabilir.  Bu durum çocukluktan bu yana zihinlere aşılanmaktadır. Çocuğun ilk sosyal çevresi olarak nitelendirilen aile kurumu içerisin de bu mesajlar çocukların zihinlerine kazınmaktadır. Henüz çocuk doğmadan aile çocuğa rol biçmeye hazırdır. Cinsiyet bazın da, kız çocuklarına pembe kıyafetler,beşikler,dekoratif ürünler ve aynı bağlam da oğlan çocuğun da mavi renk boy göstermektedir. Ebeveynlerin çocuklarına hitabı ile de devam ediyor. ‘aslan oğlum!’ ,  ‘prensesim’ gibi. Çocukların oyuncak seçimlerin de de aile müdahalesi olmazsa olmazı, sert, vurucu kırıcı, güç göstergesi oyuncakları oğlan çocuklarına uygun görülürken, bez bebek, oyuncak mutfak seti gibi olanlar da, üzerin de dönen oyunların farkın da olmayan kız çocuğuna layık görülmektedir. Kız çocuğunun genital bölgesi mahrem,ayıp, saklanması gereken bir bölge olarak algılanırken, oğlan çocuğunun; aksine gurur kaynağı olarak sergilenmesi ve üzerine sünnet düğünü saçmalığıyla da kutsanmaktadır.

Çocuk henüz o yaşlar da renklerin, oyuncakların hatta sevginin dahi bir cinsiyeti olmalı mesajını zihnine işlemiştir.  Bu süreç ergenlik dönemin de de devam etmektedir. Ergenlik döneminin vermiş olduğu bir takım fizyolojik değişiklikler ergenlerin cinsiyetleri üzerine daha yoğunlaşmasını ve karşı cins tarafın dan beğenilme arzularını da beslemektedir. Genç kız bu dönem de regl dönemini saklamakta, hatta regl ifadesini kullanmaktan dahi çekinerek farklı kelimeler türeterek arkadaş ortamın da o şekil de ifade etmektedir. Fakat erkeğin sperm üretmeye başlaması erkeğe sosyal güç kazandırmaktadır. Gençler bu evre de geleceğe dair mesleki seçimler de yapmaktadır, meslek seçimlerin de şans eseri sahip oldukları cinsiyetleri etkili rol oynamaktadır. Genç kadınlar öğretmenlik,hemşirelik, erkekler ise mühendislik, güç gerektiren rolleri kendilerine yakın hissederler. Kadınlar duygusal,merhametli, alttan alıcı bir varlıkmış gibi gösterilirken, erkek ekonomik güç kaynağı,sert,sahiplenen,koruyucu bir tip olarak gösterilir. Bunu en basit evlenen çiftlerin düğün kıyafetlerin de dahi görebiliriz. Gelinliğin beyaz olması, saflığı,temizliği bir nevi kadına yüklenilen ahlak, namus yakıştırmalarıdır. Aynı şekil de bele bağlanan kırmızı kurdele erkeğe sunulan hediye süsü gibidir.

Toplum içerisin de ki söylemler, cinsiyetçi dil de bu rollerin içimize işlediğinin kanıtıdır.
” Kız gibi ” olmak bir erkek cinsiyeti için aşağılayıcı bir söylem olması yine erkeğe yüklenilen cinsiyet rolüdür ve kadının güçsüz bireymiş gibi gösterilmesidir.  Biçilen toplumsal roller erkek egemen sistemin ürünüdür. Tabi bunları normalmiş gibi sergileyen medyanın payı da yüksek, reklamlar da görmüş olduğumuz, kadının cinsel objeleştirilmesi, metalaştırılması da buna somut örnektir. Eğitim de kullanılan cinsiyetçi söylemler de bunun bireyler tarafından normalleştirilmesinin bir diğer yoludur. Bu bağlam da atasözleri de aynı işlevi görmektedir. “Kızını dövmeyen dizini döver” “kızın var derdin var” gibi.

Bu roller, çocukluktan bu yana gelişim göstermektedir. Bu rolleri benimseyip, benimsemememiz bizim elimizdedir.  Bu roller kene gibi yakamıza yapışmaktadır. Attığımız adımdan, gelecek hayallerimize, arkadaşlık ilişkilerimizden, meslek seçimlerimize kadar kararlarımıza müktedir olmaktadır. Şunun farkın da olmalıyız ki, ne yapmak istiyorsak onu yapmalıyız. Kadın olmam gireceğim ortamı, okuyacağım bölümü, edineceğim arkadaşı, seveceğim rengi belirleyemez. İlgi zevklerim benim kendi mantık çerçevem de yönelebileceğim alanlar olmalı. Bu alanları ne toplum ne cinsiyet belirler. Hiç kimse hiç kimseye müktedir olamaz, tahakküm kuramaz hele ki cinsiyetinden ötürü!

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by isimsiz yazar

Bir cevap yazın