in

Hayatım Felsefe

Felsefenin sevgisiyle tanışmadan önce hayatım bir boşluktan ibaretti. Belirsizliğin hüküm sürdüğü,iyi ve kötünün iç içe geçtiği bir boşluktu sanki. Her şey pamuk ipliğine bağlıydı. Hissettiğim bu derin boşluktan kurtulmak istiyordum. Bir karar vermek istiyordum. Bu karar hayatın kalıplaşmış değerlerine, tartışılamaz olarak algılanan kurallarına bir duvar,  bir isyan, bir haykırış olmalıydı. Geçmişim, gözlerimin önünden bir film karesi gibi geçerken bedenimde esir olan ruhum artık acı çekmemeliydi. Beklenen an geldiğinde kararımı vermiştim.Verdiğim karar sevgiden yana olmuştu.Aydınlığı ve gerçekliği içinde yaşatan felsefe sevgisiydi. İlk olarak kendimi felsefeye tanıştırmam gerekiyordu. Sevgisini kazanmak için bunu mutlaka yapmam gerekiyordu. Bu amaç doğrultusunda felsefenin temelini öğrenmek için felsefeyi tanıtan bir kitap alıp okumuştum.Zaman geçtikten sonra felsefenin sorularla başladığını, geliştiğini anladım. Merak ettiklerim sorularla açığa çıkmış olacaktı.  Felsefenin ilk filozofu Tales (Thales) ile başlayıp günümüz filozof ve düşünürlerine gelene kadar okuyup anlamam büyük bir sorumluluk durumu yaratmıştı.Sadece okumanın yeterli olmadığını da biliyordum.Hayatı bir bütün halinde anlamak için kendi puzzle parçalarımı oluşturmak zorundaydım.İhtiyacım olan parçaları benlik aynasından bile görebilmek mümkün olabilmişti.İlk arayışım,odak noktam ailem olmuştu. Beklentiler, fedakarlıklar sadece aile içinde olabilirdi. Bu düşünce doğrultusunda zihinsel devrim durağım ailem olmuştu. Beni yaratan değerler ancak bu şekilde varlığını konuşturabilirdi.Zaman geçtikçe akılsal olgunluk, fiziksel olgunlukla bütünleşerek ailemin kutsal niteliğini içselleştirebilmiştim.Ailemin bana olan güveni bu kutsallığın ilk emaresi olmuştu. Bazen insanın bir sözü oluşan durumlar karşısında etkisiz kalırken gösterdiğimiz bir davranış sözün yaratmak istediği etkiyi hissettirebilir. Geçmiş eğitim dönemlerinden kalma bir anıdan yola çıkarak bunu size anlatmak istiyorum. Bir gün okulun koridorlarından birinde nöbet tutan bir öğretmenimiz sürekli öğrencilerine koşmayın, yerlere çöp dökmeyin gibi ikazlarda bulunarak nöbet zamanını geçirdiği anlarda bir öğrenci yere su şişesini attı. Bunu gören öğretmen normalde öğrenciye sözlü bir uyarıda bulunması gerekirken kılını bile kıpırdatmadı. Saniyeler içerisinde koridorda bulunan başka bir öğrenci su şişesinin yerde olduğunu görünce hemen eline alıp çöpe attı. Bunu gören öğretmen öğrencinin yanına giderek örnek davranışından dolayı tebrik etti.Sonra yere su şişesini atan öğrenciyi yanına çağırarak diğer öğrencinin göstermiş olduğu davranışı kendisine hatırlattı. Bir daha aynı davranışı göstermeyeceğinden emin olmak istedi. Peki siz olsaydınız ne yapardınız? Sadece davranışı tercih edip sözün gücünü yok sayar mıydınız? Yada hem sözü hem davranışı birlikte mi tercih ederdiniz? Kişisel olarak hem sözleri hem davranışları aynı ölçüde yansıtabilirim diyebilmek daha önemlidir.

Anlattığım kısa anı hayatta her zaman yaşanabilecek küçük bir örnekti. Ailemin göstermiş olduğu güveni de bu davranışa benzetebilirim. Bana binlerce kez söylenmiş olsa durum belki daha farklı olacaktı.Ama göstermiş oldukları davranışlarıyla güvenlerini her zaman hissettim.Tabi her insan için bu geçerlidir diyemeyiz. Farklı insanların farklı özellikleri ve farklı hayatları vardır. Hiçbir zaman genelleme yapmak doğru değildir. Felsefe sevgisinin bana kazandırmış olduğu yönlerden biride farklılığın olduğu gerçeğiydi. Bu gerçek doğrultusunda hem egomu kontrol edip hem de öz eleştiri yapmaya özen gösterdim. Özellikle üniversite yıllarımda felsefe sevgisinin gücünü daha iyi ortaya koyduğumu zaman geçtikten sonra anladım. Farklılıklarla daha çok yüzleştiğimiz üniversite yılları insana farklı perspektifleri sunar. Başarıyı tatmak istediğimiz en verimli anları üniversitedeyken tadabiliriz. Felsefenin yaratıcılığını hisseden biri çevresindeki arkadaşları ve öğretmenleri ile iyi bir iletişim sağlayarak belirtmiş olduğum verimli anları yaşayabilir.Çünkü;üniversite yıllarında karşılaşacağınız olay ve durumlar karşısında size yol gösteren sadece felsefenin yaratıcılığı olacaktır.Bizzat kendim yaşadığım için rahatlıkla ifade edebiliyorum.Özellikle akademik başarıyı hedeflerken hem öğretmenlerim hemde arkadaşlarım ile belli sorunlar yaşamış oldum.Yaşadığım sorunlar karşısında iletişimi felsefenin sevgisinden ilham alarak yaratmaya çalıştım.Felsefe sevgisi sayesinde yaratmak istediğim ideal iletişimi gösterebildim.Göstermiş olduğum iletişim sayesinde arkadaşlarımın bana olan güveni giderek arttığını gördüm.Kral Arthurun yuvarlak masalarına benzettiğimiz kantin masalarına oluşan güven sayesinde her gün ziyaret eder olmuştuk.Kantin masalarının sanki sahipleri gibiydik.Sohbet etmek istediğimiz zaman emrimize amade olan yuvarlak masalar yeni fikirlere tanıklık ediyorlardı.Felsefenin sevgisini hissettirebilmek adına fikirlerin doğması gerekiyordu.Doğan yeni fikirler felsefe sevgisi sayesinde gerçekleşebiliyordu.Felsefe beni hayata bağlıyordu.Varlığımı oluşturan bir parçaydı.Vazgeçilmezi imkansız bir tutku olan felsefe benden koparıldığı zaman yok olabilirdim.Hayati öneme sahip olan bu durum karşısında hayatım felsefe dedim.Hani insanların gizli güçlerine inanılır ya işte benimde gizli gücüm felsefe sevgisidir.

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Furkan Korkmaz

Bir cevap yazın