in

İnsan olmak

Ne zaman bir yetim ağlasa yüreği sızlayan, kanı kaynayan, duramayan bir millet düşünün. Ne zaman söz konusu insan olduğunda, vatan olduğunda, akıtılan yetim kanı olduğunda “düşman mıdır?” “dost mudur?” düşünmeden yardıma koşar. Bosna’da Kore’de Suriye’de Türkmen dağlarında yetime, öksüze umut gibi erkeğine güç, kadınına namus gibi yetişen veya yetişmezse duramayan bir millet düşünün.

Peki sebebi nedir? Umutsuz olmanın dosta el uzatmayı, mazlumun yanında olmayı ahmaklık görmenin nedeni nedir? –Siyaset mi? Politika, çıkar, para, güç… Kapa gözlerini ve hayal et dış borç sıfır, mali açık sıfır, ülkende her şey mükemmel sonra evinde televizyonu açıyorsun, televizyonda süslü mükemmel diksiyonlu bir spiker anlatıyor; Suriye’ye kimyasal saldırı! Bilemiyorum nasıl dursun? Dedesi Kanuni’den, Mevlana’dan ona yadigar kalanları nasıl unutsun? En onurlusu değil! Kaç ölümden sonra 5 yaşındaki bir çocuğun ölüşünü izliyorsun da kılın dahi kıpırdamıyor. O çocuk nasıl öldü bilmek ister misin? Bütün savaşa ve pisliğe rağmen evinin önünde oyununu oynarken burnuna bir elma kokusu geldi tatlı acıyla karışık. Çocuk kokunun nereden geldiğini merak ettiği için kokunun geldiği yere doğru hareket etti ve bir yandan çevredeki meraklı kalabalığa anlamsız bakışlar attı. Koku ağırlaştıkça teninde hafif bir yanma hissetmeye, nefes alışı güçleşmeye başladı. Ona ilk önce elma şekerini hayal ettiren koku bedenini kor gibi yakmaya aldığı her nefes, kaynar katran etkisinde ciğerlerini kavurmaya başlamıştı. Küçük bedeni kaçışan insanların arasında usulca yere yığıldı. Kahverengi kıvırcık saçları toz toprak içinde kalmış çocuk, gözlerinden yaşlar süzülürken, ciğerleri bir nefeslik temiz hava için hızla inip kalkıyor fakat aldığı her nefes onu ve insanlığı daha fazla öldürüyordu. Çocuk sessizce gözlerini kapadı sonsuza dek. Senin susman bile isyandı çocuk ama kimse duymadı! Bütün bunları izleyen adam televizyonunu kapadı. Sosyal medya hesaplarından mülteci istemiyoruz sloganlı yazılarını paylaştı. Siyasi, ekonomik nedenlerini gayet mantıklı bir şekilde açıkladı. Unuttuğu tek şey o küçük kız çocuğuydu. Ne önemi vardı ki? İşte tüm bu düşüncelere tüm olumsuzluklara tüm imkansızlıklara mali krizlere rağmen orada olmalıyız. Biz insanız! Hep bir düşmanımız olmuştur ve hep de yolumuzu gözleyen bir çocuk. Nasıl bırakılabilir o çocuk kalpleri sözde medeni insan tacirlerine? Onların medeniyeti değil miydi ölüm getirmek? Nasıl döneriz sırtımızı ve eğer dönersek bir çocuğun göz yaşında boğulmaz mı insanlığımız…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Nurcan Demir

ÇOMÜ uluslarası ilişkiler lisans öğrencisiyim.20 yaşındayım .Siyasal İlişkiler adlı bir tarih ve siyaset platformunda akedemik etkinler düzenliyorum.

Bir cevap yazın