in

July Blues

Gözlerimden yağmur damlalarına benzeyen bir sıvı akıyordu, hissetmiyordum ne olduğunu fakat notalar gibiydiler ve bir şarkı yazdırdılar bana. Coşkulu, alev alev ve melankoli antolojisi gibi…;July Blues*; bir kuş dedi.
Gürültülü ve berrak bir sesle kuş şarkısını söylüyordu
İzliyordum, şimdiki ben kesinlikle engellerdi bunu, ama yapamadım
Eros yayını gerdi, gerdi ve fırlattı okunu, kuş olanları hiç anlamadı
Yollara düştü coşkun bir sesle ”sarı ışık beni bekliyor, onu bulacağım”
Oysa duvarlarda kan lekeleri vardı ve cansız bir beden yatıyordu öylece
Kaldırımda, sorguladı defalarca, gökyüzüne baktı ve rengini beğenmedi
boyamaya karar verdi boya paletinde bolca okyanus vardı bir tutam da
Atlantis ekledi, savaşçılar durmadılar -ben ona unutamayacağı bir ders vermekteydim-
rüyalarımda buluştuk ”köprüden atlayacağız el ele” her zaman
buradaydı o, uçmaya devam etti, oysa evdeydik
Yalıtılmıştı zaman tıpkı sırtımızda evimiz trene taşınmamız gibi
Karlı yollardan geçiyorduk ama ateş böcekleri kavanozlarımızda bizi dinliyordu
kar kristalleri derken beyaz duvarlara kapandım, hıçkırarak ağladım Güneş
doğmuştu, hissediyordum ama bilemezdim, emin değildim, kendimi
banka Dolunay’ı izlerken buldum, cinayeti herkes gördü, sağardılar beni
duymadılar, eski yapraklara kaçtım, mürekkepleri akmıştı
bir fotoğrafta yeniden buluştuk, uçtuğunu sanıyordu ama evdeydik
”Atlantis’i bulacağım”
Sayfalarca yazdım, o gece o da yazdı ve bana… şaşırdım siyahları
deniz zannediyordum, balıkçılar denizi taşımış yıllar önce
Kendimi boşlukta buldum, pusulam yoktu hava da sisli gibiydi, yıldızları
göremeyecek kadar bulanık, maviye boyadım bedenimi
saçlarım tuttu bir tek, akan ruhumu ince uzun bir şarap şişesine hapis ettim
sabah oldu, şişede papatya açtı, bahar gelmişti
yüreğim demir atmadan limana, gemilerin halatlarını çözdüm, yedi tepeli
ülkeye taşındım, üç damla kan aktı bileğimden ama aşık oldum
yakmamız gereken şeyler vardı, göz göze geldik
Kalplerimizi ateşe verdik, dağlar dudaktan bir öpücüktü adeta
Tüm bunlar olurken dünyaya düşmüştük -geç fark ettim-, terk ettim bu yeri ben
Kuş uçuyordu ama evdeydik, ”uçma” denizin alevlerle dansını izledim
Aylardan Temmuz, Atlantis benim.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Ekin Aktaş

Güneşli bir temmuz'da tam da Güneş'in yükseldiği saatlerde dünyaya ''merhaba'' demişim. O günden beridir hiçliğin aidiyeti içinde ışığın içinden geçmekteyim.

Bir cevap yazın