in

Kalan yanlarım sana emanet

Evi toza talaza karışmışlar kentinden dağılıyoruz dört bir tarafa. Uçdan uca uçuşarak geçtiğin yolların kavşağında diğer yarımlarla karşılaşıyorsun zaman zaman. Ruhlarının koklaştığı uzaktan uzağa sarılamadığından belli ki ağlaştığınız kavşaklar. Güneş gökte, insanlar her yerde her şey o kadar da işte normalken sadece aranızdaki gizli bir vedalaşma. Tek bir bakışta! Tek bir bakış mesafelerin gereğini ve de gitmelerin gereksizliğini bu kadar keskin anlatabilir mi? Neyden kaçıyoruz, nerede duruyoruz, niye duruyoruz ve neden durmuyoruz o kokuyu duyduğumuzda? İçindeki çocuk çığlık çığlığa onun çocuğu ağlamaklı mahzun ve biz iki cesim gardiyan . Durmuyoruz, duramıyoruz. belli ki güvenmiyoruz. Kalbimize, kendi çocuğumuza!
Ortak ölçü birimleri kafamızda. Uzun boy, çok para, itibarlı meslek, alımlı kadın, havalı adam. Hepsi de eksik hepsi de yaralı. Ruhlar yorgun, çocuklar mutsuz.
Ve can yalnız!
Ve yollar hep var hep gidilesi. Sanırım yollar gitmeyi öğrettiği kadar durmayı da öğretiyor. Biz taş kafalar duramıyoruz böylece bu yol bitmiyor. Çünkü yolun yoldaşlığı sen pişene kadar sürüyor. Bizim ateşimiz harlı. Bir yanımız kavruluyor diğer yanımız kanlı canlı duruyor.
Sana eyvallah, yolum beni bekliyor. Dilerim bir gün başka bir kavşakta duyarsam kokunu duracak kadar büyümüş olurum. Şimdi gidiyorum. Kalan yanlarım sana emanet.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Pİ Sayısı

Bir cevap yazın