in

Kimdir iyi ya da kötü?

Dünyayı sevmeliydi, insanları sevmeliydi bir insan. Kesinlikle buna inanıyordu. Çünkü kötü bir dünyanın, kötü bir insanın kötü olmayı iradesiyle seçemediğini düşünürdü çoğunlukla. “Ben iyi doğuyorum ve iyi oluyorum. İçimdeki ses bana iyi olmamı, iyi şeyler yapmamı fısıldarken; o kötü doğuyor ve kötü oluyor,  içindeki ses ona kötülükler fısıldıyordu.” Bazen de kendisiyle çeliştiğini düşünürdü. Şöyle ki iyi insan iyi olmayı kendisi seçmiş bu yolda yürümüştü. Kitap okumak gibi, üşenmeyip tüm her şeyi sevmek gibi. O halde demek oluyor muydu ki kötü insan üşenen insandır? Sırf kitap okumaya, sevmeye üşendiği için mi kötü oluyordu? Hadi canım sen de! İyi ama üşengeç ve bir o kadar tatlı insanlar var dünyada.

İyi insan sabırlıyken; önce arzularını bir kenara bırakıp sonra sonucunu alarak mutlu olurken kötü insan sabırsızdı; arzularına hatta şeytani düşüncelerine engel olamayıp tezcanlılıkla kötülüklerini yapıyor dolayısıyla kötü sonuçlar alıyordu diyebilir miydi? Ama burada da üç soru çıkıyordu karşısına: 1)Sabır bu durumda iyi ve kötü olma kriteri miydi? 2)Sabreden insan iyi sonuç alıp mutlu oluyorsa iyi insan eşittir mutlu insan mı demeliydi? 3) Arzular insanı kötülüğe ya da mutsuzluğa mı sürüklerdi? Galiba bu tezi de 2 ve 3. soruların olumsuz yanıtlanmasıyla baştan çürümüş oluyordu.
İyi insan bencil ve egoistti. Etrafına iyilikler savurarak insanın ve yahut bir hayvanın kendisine minnettar kalmasına bayılıyordu. Yani kendisine iyilik yapılanlar mutlu oldukları için iyiye minnettar olurken iyi de egosu yükseldiği için mutlu oluyordu. Ama hayır kesinlikle bencil değildi. Çünkü her ne kadar kendisi mutlu olacağı için iyilik yapıyorsa da karşındakini de mutlu etmiş oluyordu. Evet başkasının mutluluğunu belki önemsemiyordu ama bunu kesin ve net bir şekilde anlayamazdı. Yani galiba iyiler ikiye ayrılıyordu: Bencil ve egoist iyiler, bencil olmayan egoist iyiler. Aynı zamanda burda bir şeyi daha yakalıyordu. Eğer iyiler egoist olduğu için iyilik yapıyorsa egoistlik o kadar da kötü bir özellik olmuyor muydu? Peki o zaman bir iyinin egoistliğini sorgulamalıydı.  Egoist olmadığını düşünerek neden iyilik yapabileceğini düşünmeli ve eğer bulabilirse bu tezini de çürütmeliydi. Ama eğer bulamazsa bunu böyle kabul edecekti.
Bir iyi, iyilik yaptığı canlının mutlu olduğunu görmese de mutlu olur ve iyilik yapmaya devam eder miydi? Bu da muhtemelen göreceli bir durumdu. Her iki çeşit iyi olabilir ama minnettar olunduğunu gören iyiyi de görmeyen iyiyi de iyi yapan aslında iyilik yapmasıydı. Yani iyiler 4’e ayrılmıştı: Bencil ve egoist iyiler, bencil ama egoist olmayan iyiler, bencil olmayan egoist iyiler, bencil ve egoist olmayan iyiler.  Bencilliğin ve egoistliğin kötü özellikler olduğunu savunarak bir sonuca varıyordu. Diğer üç şıkkı elemişti. Bencil ve egoist olmayan iyiler gerçek iyilerdi. Şu sonuca varmıştı: İyilik yaptığı canlının minnettarlığını görme ihtiyacı duymadan ve salt iyiliğe ihtiyacı olan canlıyı mutlu etmek için iyilik yapan iyiydi asıl iyi.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Turuncu Yazar

Written by Azize Akdemir

Söylenmiş sözleri tekrarlamaktan korkarım. Bunu bilir bunu yazarım.
Tabii ki yazdıklarımın sayısı okuduklarımın sayısını geçmeyecek :)
MSKU FTR'18
Bursa

Bir cevap yazın