Bir kadının kaburgalarında sakladığın hayal kırıklıkları ellerine batmaya başlıyor.
Mevsimden bu.Hava soğudukça yüzüne çarpan gerçekler acaba kadını da üşütüyor mu diye meraklanıyorsun.
Kanayacaksın.
ama kan kaybından ölmemek seni öldürecek.
Ben hepsini alaşağı edelim demiyorum ama o duvarlara pencere eklemeyi bi düşün.
İçeri ışık almadan bu kaçıncı çiçek katliyamın?
Onca zahmet edip kendinden vererek inşa ettiğin ‘düşse de kırılmaz kalbine’ dokundu değil mi sonunda?
Evet zaman geçiyor ama bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştin’ klişelere düşüyorsun.
Bir adamın adem elmasına bırakılan veda cümleleriyle yüzleşmen gerekiyor.
Sessizce oynanan oyunlarda kaybetmemeyi öğrenmen,
yol gösteren hiç kimse olmadan ev’e geri dönmekten vazgeçmemen
bir de giderken kapıyı iki kez tıklatman.
Anahtarı sende olsa da adımların çok dışına çıktı o evin.
Kendini içinde hiç bulunasın olmayan durumlara atıyorsun ve yardım isteyecek biri yok.
Saçlarından umut ör,
hapsolma artık kafanın içine.
Arala bu gece perdeni ve o köşeden bak gökyüzüne.
O hala aynı gökyüzü.
İşte bu yüzden bu his hep kalacak.
“İçeri ışık almadan bu kaçıncı çiçek katliyamın?”
Katliam olarak düzeltmelisiniz sanırım.