Beni unutamazsın diyememek. “Menekşe’ye Mektuplar”
Özledim ben seni. Yüreğini, bana karşıt olan hareketlerini, tavrını, kararlarını. Ben en çok sende yapamadıklarımızı özledim. En azından yaparız diye kurduğum hayalleri kurmayı özledim. Olmayacak, yapamayacağım bir şeyi özlemek ne kadar acı verici bilemezsin. Bizim hiç sıradan hallerimiz olmadı. El ele bile yürürken yollarda; yollara üflerken aşkımızı hala beni sevip sevmediğini sordum yüreğine. Rahatça yollarda yürüyüp yüreğini alamadım elime. Beni sevdiğini en emin bir şekilde tutamadım elini. Sokaklara çıkıp ‘seviyorum’ diye bağıramadım. Onca yalan davetlere katılıp yalancıları seviyorum diye bağırdım; sokaklarda. Fakat bir kere de olsa yasaklı aşkımızı bağırmadım.
Karar verirken susturduğum yüreğim yerinde yok gibi şimdi. Sahi beraber karar verebilmek seninle; yolumuzu beraber çizmek kabullenircesine; ayrı yollara ne garip iş değil mi? Büyük bir sevdayı susturabilmek ne garip değil mi?
Artık seni karanlık bir sokakta gözyaşlarına sarılır halde görsem bile açamam kollarımı yüreğine. Çünkü güçlü olmayı ben istemesemde yüzüme vurarak ‘sen öğrettin.’ Ben öğrenmek istemedim.
En acısı da beni unutamazsın diyebilmek. Unutamam diyebilmek. Çünkü her şeyin farkındayım. Arkama bile bakmadan yürüdüğümde kim kalmışsa arkamda unutmuş olmalıyım. Çünkü yola çıkmadan yanımda başka insanlarda vardı; şimdi yoklar.
Her yerde yüzün kalmış. Yüreğimi ısıtan tek şey elimde olmayan yüreğin. Nefesin hala duvarlarda sayıklıyor ismimi. Sahi, yüreğinde zikrediyor mu ismimi? Bir kez bile olsa sende düşlüyor musun yasakları yenişimizi. Kararlarımızı düşlere sokmadan rüyalar görüyor musun?
Beni korkutan yokluğun değil ki. Beni korkudan ortadan bir anda kendi haberim bile olmadan kaybolmam. Bana en ihtiyaç duyduğun anda bulamayacağın bir yerde olmam ve yalnız kalman, yoksunluk kelimesini çaresizce her hücrende hissetmen.
Asıl beni kötü hissettiren, beni mahveden bir gün kararların en doğrusunu vererek: “Arkama bile bakmadan gidiyorum.” diyeceğimi bilmek.