in

Menekşe’ye mektuplar – 8

“Susma, Ne Olur.”

Bir gece yarısı, saat epey geç oldu. Özgür kuşlar uyumuşlardır şimdi cesaretli yüreğin gibi. Bir karanlık oda da seni düşlemek… Artık bizi değil sadece seni düşlemek. Çünkü bazen kızıyorum kendime de; olmayacak bir şeyin acısına nasıl katlanabileyim dünya o kadar acıyken. Oda demeye bin şahit isteyen bir yerdeyim. Her yer karanlık… Oturacak bir tabure var. Sadece bir tane! İki olsa bile oturacak sen yok.

Şimdi yan yana olmalıyız veyahut karşı karşıya. Konuşmalıyız yüreğimizdeki ateşi bir kenara bırakıp. Yarın ne olacak, olmalı ilk sorumuz; yarın benim veya senin, başka bir eli tuttuğumuzda ne olacak? Gözlerinin altındaki ince; görünmeyen sadece benim gördüğüm çizgileri başkası gördüğünde ne olacak? Onlarca mektup… Onlarca düş… Onlarca rüya… O kadar büyük cesaretler… Ne olacak? Hala bu hallerimizi düşünecek miyiz? Ya da aklımıza bile gelecek mi? Başkasının eli bize haram olurken o haramı nasıl kabulleneceğiz? Ya ben ya da sen yalnız kalacak o an. Ne olacak? Birimizin yüzünde güller açarken ya diğeri… Ne yapacak? Ben o acıyı taşımak istemem ama sende taşıma Menekşe. Nasıl katlanacağım? Nasıl katlanacaksın? O kadar şeye katlanıp cesaretlerin en büyüğünü gösteren ben, hala o cesaretli hali kalacak mı yüreğinde?

Bir an endişeli ve korkak bir şekilde bırakalım bu cesaretli kararları diyorum beynimde tartışmaları açarak. Aniden sana ulaşmak istiyorum. Rüzgârlarla gönderdiğin kokunu içime bol bol çekmek istiyorum. Öyle özlemişim ki diyorum bazen. Daha sonra bir tokat! Sert bir tokat olmalı bu, yüzümden ziyade yüreğimi yakan acı. Hakikatle göz göze geldiğimi anlıyorum. “Dur”  diyor bana! “Bir yüreksizin peşinden nereye” der gibi azarlıyor. Ağzımı açıp “aşk da bu sevda da” diye bağırmak isterken aniden o tokattan daha acı bir şey süzülüyor kulaklarıma doğru: “Yürekli olsaydı, cesaretli haliyle ve sandığın büyük aşkla susup oturmaktansa koşarak gelir sarılırdı yüreğine!” diyor. Sesim çıkmıyor, gözlerim kararıyor…

Daha sonra birileri; insan olmalı. “Ne oldu?” diyor. Alışagelmiş bir cevapla “Ne olmuş ki?” deyip kaçıyorum. En iyi yaptığım bu iş için sana belki de yüzlerce teşekkürü borç bilmem gerekir. Ben bana yapılanı ‘kaçmayı’ en iyi şekilde öğrendim Menekşe!

Teşekkür ederim sevdama ihtilal yapan özgür kuşum…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Evren Sarı

"Kafamın içinde dönen, bir türlü kimselere anlatamadığım dünyayı anlatmak için yazıyorum."

Kilometrelerce uzaktaki insanların yüreğine, ruhuna dokunabilmek bir nefestir, ifadesini kullanan, yazılarında varoluşçuluğu benimsemiş yazara edebiyatçılar tarafından "Düşünen Adam, Bohem, Ölüm Yazarı" gibi lakaplar takılmıştır. "Düşünen Adam, Bir Şair Adamın 118 Günlük Öyküsü ve Çaresiz Adamdan Uzak Diyarlara Mektuplar" kitaplarını yazmıştır. Ona sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz.

Bir cevap yazın