Mornota Röportaj
Elif Daşkaya, 1995’te Ankara’da doğdu. Ailesinden gördüğü ve okulda öğretmenleri tarafından pekiştirdiği okuma alışkanlığı sayesinde yazılar yazmaya başladı. Günlükle başlayan, Türkçe sınavlarında kompozisyon sorularıyla devam eden yazma alışkanlığı giderek bir var oluş ve bireyselliğini ortaya koyma meselesi hâline geldi; kendini en iyi ifade etme yöntemi yazmak olunca ister istemez bundan hiç vazgeçmedi. İlk ve ortaokulu İstanbul Zihni Paşa İlköğretim Okulunda, Liseyi Sakarya Akyazı Anadolu Öğretmen Lisesinde bitirdi. Lise boyunca ilçede yayınlanan Yazı Atölyesi dergisine hikâyeler yazdı. Üniversitede başlayan sinema merakı senaryo yazma isteği uyandırdı. 2013’te İstanbul Film Akademinin düzenlediği kısa film senaryo yarışmasında 4. oldu ve senaryosu filme çekildi. Şu an senaryo çalışmalarını devam ettirirken 3.sınıfta olduğu Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünde okuyor. İstanbul’da olmanın avantajlarıyla Devlet ve Şehir tiyatrolarına katılmaya çalışıyor, Akbank Sanat, İKSV gibi kollar sayesinde sanata olabildiğince yakın olmaya, okumaya ve izlemeye devam ediyor. İstanbul Üniversitesinin kapsamlı kütüphanesi ve şehrin öğrencilere tanıdığı fırsatlar sayesinde gelişmeye çabalıyor. Ülkede yayınlanan kültür ve sanat dergilerine yazılar gönderiyor. Senaristlik, yönetmenlik, yazarlık, akademisyenler, çevirmenlik gelecekteki ideal meslekleri arasında.
Mornota ile nasıl tanıştınız?
Mornota’nın Facebook’ta ‘üniversiteli yazarlar arıyoruz’ başvurusunu gördüm ve ilgimi çekti, hemen bağlantıya tıkladım.
Mornota hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mornota, yeni tanışmış olsam da hemen ısındığım bir mecra ve kullandıkça daha da seveceğimi düşünüyorum.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Sizi yazmaya iten şey ne oldu?
İstanbul Üniversitesinde Rus Dili ve Edebiyatı bölümündeyim ve kitap okumayı, yolculuk yapmayı, öyküler yazmayı çok seviyorum.
Galiba başlıca sebep okumak oldu.
Yazdıkça kendimi o şekilde daha iyi ifade ettiğimi fark ettim.
Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimlerdir?
Bölümümü seçmemde de büyük etkileri olan klasik diye bildiğimiz Rus yazarlarını, içlerinde en çok Gogol‘ü seviyorum. Barış Bıçakçı, Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Sait Faik, Ahmet Hamdi büyük hayranlıkla tekrar tekrar okuduğum yazarlardan.
Hangi kategorilerde yazıyorsunuz? Konularınızı neye göre seçiyorsunuz?
Genelde öykü yazıyorum. Belli bir yöntemim yok, genelde dolup taşan duygularım beni yazmaya itiyor bunun dışında otobüste gördüğüm herhangi biri, bir olay, tanıştığım sıra dışı bir insan hemen beni hayatları kurgulamaya itiyor.
Son olarak yazar olmak isteyenlere öneriniz nedir?
Yazar olmak isteyenlere önerim… bunu beraber bir yazara sormaya gidebiliriz 🙂 kendimi öneri yapacak mertebede görmesem de yazarlık da işinde profesyonel olmak isteyen her insanın yaptığı gibi büyük emek ve vakit istiyor.
Denemek, yenilmek, tekrar deneyip daha iyi yenilmek gerekiyor.
Yani ilk soru istediğimiz şey gerçekten bu mu, ikinci soru, buysa hak ediyor muyuz?
Değerli yazarımızın yazılarına ulaşmak için buraya tıklayın.
