İnsanlarımız bayılır patlıcana. Çeşit çeşit yemeği olur. Yazarken bile insanın ağzı sulanıyor. Parmaklarını yersin. Ama, parmaklarını yediğinle kalırsın. Vücuduna zerre faydası olmaz. Besin değeri fakirdir. Vitamini sıfıra yakındır. Doyuyorum sanırsınız fakat zayıflatır! Çocuklara tavsiye edilmez. Çünkü, nikotin içerir. Uyuşturur.
Patlıcan’dır, açılım… Çiğne çiğne, hikâye. Hükümet mesela… İmambayıldı. Muhalefet desen… Musakka’cı. İmambayıldı’da kıyma yokmuş… Bu iş zeytinyağlı olmazmış, filan. HDP, oturtma… Fırsat bu fırsat, Habur’da da oturtuyorlar, Meclis’te de.
İmralı aşçısı ise, Roj TV’den tarif veriyor, açacaksın, açmazsan, döşeyeceğim mayını, pat’lıcan.
Meclis lokantasından dövüle dövüle atılan şehit aileleri de soruyor haliyle, “Onunki can da, benimki patlıcan mı?”
Sezen Aksu konuşur, şak şak şak, alkışlarlar, Kevin Kostnır konuşur, şak şak şak, alkışlarlar… Nedir bu? Şakşuka.
Küreseldir, topan…
O yüzden, yalaka basın ahaliyi iştaha getirmek için yazar durur, “Belki yarın, belki yarın da yakın, Brüksel lahanasının yerini alacak, topan patlıcanım…”
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ? Hünkârbeğendi.
Türkiye’de hıyardan sonra en bol sebzedir patlıcan. Tek sorunu vardır: İnsan yer, hayvana ver, yemez.