in

Prens -Niccolo Machiavelli

Kimilerince devlet yönetiminde zafere giden her yolun mubah olduğunu savunduğu için eleştirilen, kimilerince de siyasal bir başyapıt olarak sayılan Prens, devlet yönetme sanatı ve siyaset etiği üzerine yazılmış en etkili eserlerdendir.Prens’in kaleme alındığı dönem İtalyan Rönesansı’na denk gelmektedir. Sanatta, bilimde ve edebiyatta büyük bir dönüşümün yaşandığı bu dönemde Katolik Kilisesi’nin etkisi azalmış ve Avrupa’da modern devlet kavramı yeşermeye başlamıştı. Bu coğrafyada Venedik, Floransa, Pisa, Cenova gibi bölgeler birbirinden bağımsız kent devletleri haline gelmişlerdi. Prens, bu döneme ilişkin devlet yönetme sanatına yeni bir bakış getiren çalışma olarak tanındı. Günümüze de ışık tutan Machiavelli’nin bu yapıtı, siyaset felsefesinin temel metinlerinden biri olarak kabul edilmektedir. (Tanıtım Bülteninden)

“Amaca ulaşmak için her araç yasaldır.” fikridir. Makyavelizmde bu araçların ahlaki, hukuki ve hatta dini bir sınırı yoktur. Zafere ulaşmak için her yol mubahtır. 

Bireyin eylemleri her ne kadar bireyin çıkarına işaret ediyorsa bu konuda birey kendi çıkarını düşünürken bir başkasının haklarını gözetmek zorundadır. Bunu yasalar, ahlaki kurallar ve dini kurallar ile yerine getirmektedir. Fakat birey, temsilen bir ulusun amaçlarını yerine getirmek ile mükellef ise o zaman söz konusu ulusun çıkarı olunca, bu çıkar uğruna her yol mubahtır.

Makyavel, ülkelerin kurtuluşunun kuvvete dayanan ulusal devlette olduğuna inanan, ulusal devlet ya da ulus-devlet düşüncesinin ilk temsilcisidir. 

Devletler varlığının meşrutiyetini halktan alır. Bu halk kitleleri ise belli bir ideoloji, kültür, etnik köken veya inanç etrafında birleşirler. Devlet bu kavramlar üzerinden halkı birleştirip yönetirler. İşte Makyavel de devletlerin etnik köken etrafında kurulması gerektiğini savunur. İnsanları belli bir etnik grup altında birleştirmek kolaydır. Fakat bu beraberinde birçok savaşı getirecektir. Sınır topraklarını kısıtlar, imparatorlukları böler. Kısacası her devlet böylelikle yeni savaşların önünü açmış olur. Devletler insanları bir araya toplayıp, topraklarını genişletmek için birçok şey buldular. Şüphesiz bunlardan etkili olanı din olmuştur. Aynı din altında birleşen topluluklar her zaman etnik gruplardan sayıca fazla ve üstün olmuşlardır. Günümüz dünyasında ise yeni bir trend olan birleştirici unsur paradır. Küreselleşme ile birlikte insanlar sınırlarının ötesine kolayca geçip, başka devletler ile iş birliği yapmaktadır. Her ne kadar sınırlar görünürde kalkmamış olsa da, dünyada tek bir para birimi kullanılmaya başlandığı zaman sınırlar da kalkacaktır.

İnsanlar genel olarak kötüdürler, bu nedenle de her türlü kötülüğü hakederler. Kötü olan amaca ulaşmak için yapılması gereken kötülük değil, kötülüğü becerememektir ve kınanması gereken de budur. 

Makyavel, iyiliğin bir karşılığı olduğunu bildiği gibi kötülük yaparken de beceriksizliğin bir karşılığı olması gerektiğini savundu. Bu sebeple kişi amaç uğruna yapacağı kötülüklerde başarılı olması gerektiğini savunur. Onun için yapılan kötülüğün öneminden çok kötülüğün nasıl yapıldığı ilgilendirir.

Devletin varlığı ulusa dayanır. Devlet yoksa, yasalar da olmaz. Dolayısıyla devlet kendi varlığını yani ulusu yaşatmak için yasaları çiğneyebilir.

Kilise devletin karşısında ya da üstünde olmamalıdır.

Zannımca Makyavel burada vurgulamak istediği; kilise veya benzeri kuruluşların devlete denk veya devletten üstün konuma gelmemelidir. Bu devletin varlığına tehdit oluşturabilir.

..nasıl ki manzara resmi yapanlar dağların ve yüksek yerlerin en iyi görüntüsünü elde etmek için alçak yerlere iniyorsa ve alçak yerleri resmetmek için yüksek yerlere çıkıyorlarsa, buna karşılık halkın doğasını anlamak için halktan biri; prensi anlamak için de prens olmak gerekir. 

Kısacası bakış açını değiştir diyor. Bazen durduğun yer senin görüş alanını kısıtlar, dolayısıyla eşduyu yetini geliştir. Olaylara farklı gözlerle bakmayı öğren.

Ordun güçlü olsa da yeni bir eyaleti ele geçirmek için oranın halkıyla iyi geçinmelisin. 

Yazar, diyor ki; gittin bir ülkeye oraya saldırdın. Orduyu yendin. Her şey bitti mi? Hayır. Önünde 3 yol var. 1.yol oradaki prensliğe(krallığa) bağlı kim varsa soyunu kurut ki. Kimse ilerde sana karşı bir isyan başlatamasın. 2. yol git oradaki halkı öldür. Böylece sana isyan edecek kimse bulamazsın. 3. yol, oraya gittin, oraya yerleş. İnsanlar senin varlığını orada hissetsin. Daha sonra halkın güvendiği birini yetkili bir konuma getir ve halkı kendi sistemi içerisinde kalmalarına müsade et. Yani neye inanıyorsa ona inansınlar, kültürünü vs serbest bırak. Zamanla sana alışacaktır halk. Bu tabii ki de özgürlüğüne çok düşkün olmayan halklar için geçerlidir.

Benzer bir cümle olarak; bir yeri ele geçirmek istiyorsan onlar gibi görünmelisin. İnsanlar kendilerine benzeyenleri daha çok sever ve daha kolay güvenirler.

Yukarıdaki yaptığım yorumlar ilk 15 sayfadaki altını çizdiğim yerlerin yorumları. Kitap genel olarak her ne kadar akıcı bir dile sahip olmasa da(ki böyle bir kitaptan bu beklenmez) güzel. Sevdim. Okuyun. Bu kitap üzerine bir de “Sineklerin tanrısı” adlı kitabı okursanız tadından yenmez.

What do you think?

2 Beğeni
Upvote Downvote
Kahverengi Yazar

Written by Yakup Udül

Keyifli okumalar..

Bir cevap yazın