in

Quo Vadis?

Yakın zaman içerisinde hem içeriğindeki kaliteli konusuyla hemde yalın dilinin muhteşem özelliğiyle beni tarihin derinliklerine götüren bir kitap okudum. Öncelikle kitabın ismini size yazarak takdim etmek istiyorum.Okuduğum kitabın ismi ‘Quo Vadis?’ tir. Hristiyan efsanelerine göre Havari Peter, imparator Neron’ un zulmünden kurtulmak için Roma’dan kaçarken yolda İsa Peygamberle karşılaşır ve ona ‘Quo Vadis?’, yani ‘Nereye Gidiyorsun?’ diye sorar. İsa, “Roma’ya, yeni baştan çarmıha gerilmeye gidiyorum.Çünkü sen benim kurtaracağım insanları bırakıp kaçıyorsun” der. 1905’de Nobel Edebiyat Ödülünü alan Leh yazar Henryk Sienkiewicz 1. yüzyılın Roma’sında yaşanan zulmü, zulme karşı destansı direnişi ve büyük bir aşkı anlatıyor “Quo Vadis?”de. Romanın kahramanı Markus’un Ligya’ya duyduğu aşk bedensel ve biçimsel kalıplardan öylesine sıyrılmıştır ki, “Bu gece rüyamda senin ruhunu gördüm” diyebilmektedir sevgilisine. Zaten “Quo Vadis?”i alıp götüren duygudur aşk… Markus’un Ligya’ ya, İmparator Neron’ un iktidara, Hristiyanların İsa’ya ve Tanrı’ya duyduğu aşk. Polonya’ nın ulusal bağımsızlık mücadelesinin mimarlarından biri olan Sienkiewicz, manevi gücün her türlü maddi güçten üstün olabileceğini anlatıyor bu romanında. Yazar bizi tarih içinde bir yolculuğa çıkararak, vahşet ve soytarılıklarla yoğrulmuş İmparator Neron’ un sarayındaki şölenlere. Romanın yanışına, gladyatör dövüşlerine davet ediyor ve hepimize o evrensel ahlaki soruyu yöneltiyor, “Quo Vadis?”.Kitabın içeriği genel olarak yazdığım şekildedir.Herkesin okumaktan keyif alacağı ve tıpkı bende olduğu gibi okuyan kişiyi tarihin derinliklerine götürebilecek bir eser olma özelliğini gösteriyor.Romanın vahşet dolu dönemini biraz daha ele almak istiyorum.Romanın kahramanı olan Markus Vinikyus’ un haricinde İmparator Neron’ un yaşatmış olduğu zulme tanık olan başka bir kişide Petronyus’tur. Markus Vinikyus’ un Ligya’ ya olan aşkını bir türlü söndüremeyen Petronyus bir bakıma Roma’nın yakılması fikrini veren kişidir.İmparator Neron elde etmiş olduğu iktidarına o kadar aşıktır ki Roma’yı bile yakarak zevk almasını bilmiştir.Çünkü Roma Hristiyanların mabediydi.Roma’ nın yanması, Hristiyanların yanması yaşamış olduğu zevkin en büyük nedeniydi. Markus Vinikyus, kendisinden koparılmış Ligya’yı alev alev yanan romanın içinden kurtararak aşkın büyük büyüsünü gösterebilmişti.Böyle bir romanı okurken geçmişte yaşanan aşkları kavrayıp günümüzdeki yalanları yaşamak zorunda olmamızın ne kadar üzücü olduğunu bir kez daha anlamış oldum.Okuduğumuz bir kitap, izlemiş olduğumuz bir film hatta yaşadığımız anlık huzurlar bile bizlere hep geçmişi hatırlatır.Özlemlerimiz bile geçmişe dayalı olurken şimdiki sevgileri ve aşkları anlamakta zorluk çekiyorum.Sevgiler ve aşklar, sanki maddiyat üzerine veyahut bir objeye sahip olmak üzerine kurulduğunu görüyorum.En basit zorlukta bile kaçmayı düşünen mercimek yapılı zihinler,geçmişin ve tarihin serin sularına girmeden anlayamayacaklar.Bunlar günümüzün gerçekliği ve olmazsa olmazları demekte doğru değildir.Meşrulaştırılmak istenen durum olarak insanların zihinlerine hükmedilmiştir.İyimserlik veya gerçekliği görmezden gelmek olarak ta tarif edilen bu durum normal olanı anormal göstermek gibi bir çaba içerisindedir.Toplumsal diyaloglarda ortaya çıkan her sorun her konu bu şekilde ele alınmaya başlanmıştır.Biriken duygusallıkların temelinde de aynı yöntem kullanılmaktadır.Bazen ‘Quo Vadis?’de olduğu insanlara ‘Nereye Gidiyorsun?’ diye sorasım gelir.Gösterilen davranışlar karşısında böyle bir soru sorarak yanıt almayı beklemek sanırım beyhude bir uğraşıdan ötesi olmayacaktır.

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Furkan Korkmaz

Bir cevap yazın