in

Sahte hayatlar

   Günümüzde sosyal medya ile tanışmayan yok denilecek kadar azdır, hatta hayatımızdaki yerini vurgulamak için yemek,içmek,uyumak ve sosyal medya diyebiliriz. Peki bizler fotoğraf paylaşmadan, beğenmeden, yer bildirimi yapmadan önce neler yapıyorduk ? Bu sorunun cevabını düşünmek bile bizden çok uzaklaşmış. Doktor Ivan Goldberg’in 1996 yılında şaka ile literatüre kazandırmış olduğu ” İnternet Bağımlılığı” kavramı ise daha yakında. Neden internet veya sosyal medya bu kadar hayatımızda? Ne yazık ki hayatımıza alma konusunda ülkemiz dünyada ilk sıralarda yer almaktadır.

  İnsanların parmaklarının ucuyla kendilerini özgürleştirdiği, dilediğini yapabilmenin sınırsız olduğu sanal ortamdan parmaklarının havada kaldığı pek çok açıdan farklı ögelerle sınırlandığı gerçek hayata geçiş herkesin gün içerisinde sık yaşadığı bir durumdur. Söz sahibi olma, sosyalleşme ihtiyacı, moral bulma arayışı, beğenilme isteği gibi insan doğasının temelinde var olan ihtiyaçlar apartmanlarda dairelerine sıkışmış insanoğlunu gittikçe artan yalnızlığıyla gerçek dünyadan sanal dünyaya göç etmeye teşvik ediyor çünkü o sanal ortamda çok mutludur. Eşiyle mutludur, işiyle mutludur, arkadaşlarıyla mutludur. Yapmış olduğu yer bildirimleriyle ne kadar çok gezmektedir. Fotoğraflarında hep gülümser. Bir sürü arkadaşı da vardır bayramlarda aramadığı uzaktan akrabasından tutun da daha dün tanıştığı yeni birine kadar yelpaze geniştir. Gerçekte böyle midir? Duyguların her çeşidine sahip insanoğlunun en çok yaşadığı mutluluk mu? Yoksa bu da sanallığımızdan ötürü mü? Birisine dile getiremediğimiz  öfkemizi, kızgınlığımızı da renkli harflerle süslü kopyala yapıştır cümlelerle mi dile getirdiğimizi düşünüyoruz? Bir arkadaşımızı yolda görünce gözlerimizi kaçırmak ve merhaba bile demeden gitmek sanal yaşamaktan mı ileri geliyor?

Bir tarafta gerçeklik bir tarafta sanallık… İkisi arasındaki bağı nasıl oluşturuyoruz? Bir dokunuşumuzla fakat arada kendimize dokunmayı unutur mu oluyoruz? Bu iki uç arasında olmayı fiziksel olarak kırk derecelik odadan eksi kırk derecelik sokağa çıkmak gibi düşünebiliriz. Hangisi bizim gerçekliğimiz? Odada kalmak mı sokağa çıkmak mı.Öncelikle bunun ayırtına varmalıyız. Sahtelik ise sokakta olup kendimizi odada zannedince ortaya çıkıyor. Eksi kırk derecede sokakta üşümektense sıcak bir odada olmanın isteği ve özlemi içerisinde kendimizi o odada zannediyoruz ama gerçekte sokaktayız ve tek bir dokunuşumuzla da içinde olduğumuzu zannettiğimiz o odadan montumuzu bile giyemeden ayrılıyoruz, kendimizi birden sokakta buluyoruz. Düşünün ne kadar çok üşürüz. Gerçek hayat ve sanal dünya arasında da tek dokunuşuyla üşüyebilir insanoğlu.

Gerçek hayatı gerçekleri kaybetmeden gerçek duygularla gerçekten yaşamanız dileğiyle…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Meryem Özdoğan

11 nisan 1994'te Rusya'nın Novokuznetsk şehrinde dünyaya geldim.Küçük yaşta İzmir'e yerleştik .Şu anda Ege Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi öğrencisiyim. Yazı yazmaya ilgi duyuyorum ve keyifli okumalar diliyorum .

Bir cevap yazın