BÖLÜM 2
-Ne yapacağımı bilmiyorum Algos. Yağmur, canımın acısını çamura döküyor sanki. Küllerim yeniden canlanıyor. Sen hiç gülmekten korktun mu Algos?
+…
Algos…
Izdırabın efendisi…
Korkmamıştı belki ama gülmeyi de pek bilememişti.Sel götürüyordu surları… Gökyüzü birinin canını alıyordu sanki. Etraf uğultularla boğuşuyordu… Sefalet Tanrıçası nefes alamayordu. Boğulan kalbi düşlere dalıyordu… Algos, yağmuru seyrediyor, aklının karışıklığını düşünüyordu. Bir ailesi vardı ondan habersiz olan…
Algos Tanrıça ile mi kalmalıydı? Gitmeli miydi?
Hayat öyle ızdıraplıydı ki… İnsan hep tercihlerle yaşıyordu.Kalpler yerlere serilmiş ruh pazarlarında satılıyordu dünyada…
Algos ölülerle de konuşmuyordu uzun zamandır. Bu özelliğini fark ettiğinden beri gitmeyi düşünüyordu. Belki de korkuyordu.
Sefalet Tanrıçası bedenini sürüyerek oturduğu toprak yığınından kalktı. Yağmurun altında ıslanan saçları parlıyordu. Mırıldandı:
Unutma yavrum
Sen bir ızdırabın üfürüğüsün
Bir hurafecinin umudu
Bir deli kalbinin bülbülüsün
Sen Efendi Algos’ sun…
Gitmeyi düşleme, kaybolursun…