in

Sessiz çığlık

Yakın olduğunu sanırsın. Uzaktadır. Bin kilometre ötenden bakar sana, ruhuna. Göremez derinliklerini hiçbir zaman. Solar zamanla güllerin… Hayallerin yıkıldıkça güllerin bir bir solar, anlamazsın. Bir bakmışsın tek bir tane bile hediye kalmamıştır cebinde. Anlamazsın önce, fark edemezsin zaman geçerken canlı kalamaz bir şey. Ruh denen şey ne kadar narin.. İncinir hemen küçücük bir hamleden. Hayat denen şey ne kadar hoyratmış dersin. Anlarsın ruhun incindiğinde aslında hayattan aldığın bir şey olmadığını. Hep vermişsindir. Her şeyini, tüm benliğini adamışsındır yıllara, tüm zamanlara. İçkini yudumlarken anlamaya başlarsın bazı şeyleri ama anlıktır. Sabah uyandığında yine aynı teranenin içindesindir. Yine yalan dolan gülümsemelerin içinde tüm zamanlarını harcamaya devam edersin. Zaman ne de olsa çok uzunmuş hatta sonsuzmuş gibi gelir sana. Harcarsın hoyratça. Acımadan, düşünmeden… Halbuki işin sonunda bilmelisin ki zaman akıp gidecek ve elinde kalan tek şey incinmekten biçare olmuş ruhun olacak. Ne yapalım yani, zamanı durduramıyoruz… Ruhumuzun incinmesine karşı koyamıyoruz… Ne yapalım yani, yaşayamıyoruz. O zaman susalım, isteksizce susalım. Belki anlarlar.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Gizem Ertan

Bir cevap yazın