in

Simitçi Amca

Karanlıklara esir oldum, revşanı göremiyorum düşlerimde. Sağım duvar, solum duvar. Ne yapsam, nasıl kurtulsam bilemiyorum. Hava kararmaya yakın bitap düşmüş halim, bir ağaca teslim etmişim bedenimi. Gözlerim kısılıyor, uyuyamıyorum ki uyusam bile yorgunluğumu üzerimden atamıyorum. Bacaklarımda, kollarımda taş izleri; özgürlük diye bağırıyor.

Simit tablasından bir adam yaklaşıyor biber gazı saran ayaklarıma. Bir simit, bir ayran uzatıp, gülümseyip gidiyor. Dudaklarımı “teşekkür ederim” diyecek kadar bile oynatamıyorum. Günah keçisi olmaktan sıkıldım.

Bir süre sonra yarı uyanık o amcayı izliyorum. Meraklı ve endişeli bir şekilde “kendi ellerimle yaptım” yazılı tablasının yanında dimdik durarak etrafına bakıyor. Simit ve ayran alanların haddi hesabı yok. Hızlı bir şekilde bir alıp veriyor para karşılığında emeklerini. Gözleri hep bir yerlerde; hep kaçış yollarını izliyor. Allah’ım düşündüğüm olmasın diyerek hareketten yoksun dudaklarımı titretiyorum. Belki de şu an çocuğumu görmekten çok istiyorum ona karşılık bir emir gelmemesini. Arkadaşlarım yavaş yavaş ayaklanıyor. İşte diyorum kendime, yine dualarım kabul olmuyor. Gözlerimin içine bakan komiserime yalvarıyorum ayrı dünyalardan. Kaşları çatıldıkça yavaş yavaş kalkmaya çalışıyorum. Kalkmayı o kadar çok istemiyorum ki. Artık gerçekten, günah keçisi olmaktan bıktım.

Bir süre sonra sırt sırta, yan yana duruyoruz arkadaşlarımla. Karşı taraf yüzlerini örterek kinli kinli bakıyor halsiz bakışlarımıza. Kim ister ki emekçiyi el uzatmayı, ne için burdasınız..? Diyemiyorum. Yine konuşamıyorum. Yine düşüncelerimi aktaramıyorum sağır kulaklara. Bu hep böyle mi olur?

Simitçi amca endişelendikçe ben daha da endişeleniyorum. Sık sık evlere gidilsin diye anonslar yapılıyor. Ne yapacak bu simitçi adam diyorum kendime. O an, o müdahaleyi yapmamak için ölmek isterdim. Belki çocuğumu göremeyeceğim lakin yine de ölmek isterdim!

Kalkanlarımızı dikerek ağır ağır yürüyoruz özgürlük adına başımıza atılacak taşlara doğru. Adımlar kalıyor… Arkama dönüp durun demek istiyorum arkadaşlarıma ama yapamıyorum. Biber gazları ateşleniyor. Eyvah diyorum; yine günah keçisi olduk. Yine çocuğuma televizyondakiler doğru olmadığını açıklayacağım diye düşünürken simitçi amcanın çehresini ağır bir gülümseme sarıyor. Ve koşarak gidiyor özgürlüğüne! Kocaman kocaman sarılıyor evladına…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Evren Sarı

"Kafamın içinde dönen, bir türlü kimselere anlatamadığım dünyayı anlatmak için yazıyorum."

Kilometrelerce uzaktaki insanların yüreğine, ruhuna dokunabilmek bir nefestir, ifadesini kullanan, yazılarında varoluşçuluğu benimsemiş yazara edebiyatçılar tarafından "Düşünen Adam, Bohem, Ölüm Yazarı" gibi lakaplar takılmıştır. "Düşünen Adam, Bir Şair Adamın 118 Günlük Öyküsü ve Çaresiz Adamdan Uzak Diyarlara Mektuplar" kitaplarını yazmıştır. Ona sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz.

Bir cevap yazın

Bir Yorum