in

Sıradan insan

Kainatın varoluşundan günümüze kadar doğa, insan ve zaman üçgeninde kendi varlığını yaratabilen, yaşam için üretmek gerektiğini sorgulayan insan zihni belirttiğim üç olgunun dışına çıkamayacağını yaşayarak, öğrenerek ve zihninde belirli şekillerle haritalandırarak bugüne kadar izini yansıtabilmiştir. Bilgi kirliliğinin yoğun olduğu çağımızda biz insanlar görmek istediğimizi görmeye,duymak istediğimizi duymaya ve hissetmek istediğimiz duyguları yaşatmak için yapılması gerekenleri bir bir pratikte uygulayarak varolan kaotik ortamı daha da dramatize etmeye çalışırız.Yirminci yüzyılın başlangıcını oluşturan bireysellik akımı da ifade etmiş olduğum kaotik ortama zemin hazırlayarak insan zihinlerini esir almıştır. Bireysellik akımıyla çılgınlaşan ruhlar toplumsal statüleri ve sınıf çatışmalarını ortaya çıkararak bir aydınlanma umuduyla yeni düzen arayışlarını doğurdu. Dünya tarihinin nadide evrelerine baktığımız zaman yeşeren yeni siyasal sistemler, felsefi akımlar, şekillenen kültürler, değişmeye zorlanan yaşam tarzları ve bu değişmeyle birlikte açığa çıkan salt zihinleri görürüz. Kendini korumak, iklim ve yaşam şartlarına uyum sağlamak için ilk insanlar uzun süren deneyimler sonucunda yerleşimin mümkün olduğunu kavrayıp sınırlarını belirlerken keşke bu şekilde olmasaydı dediğinizi hisseder gibiyim. Değiştirmek için hayaller kuran o dönemin içerisinde olmak isteyen milyonların varlığını kısa bir anket çalışması ile ortaya çıkarılacağı gibi evet, iyi ki böyle gelişmiş diyenlerin de azımsanmayacak ölçekte olduğunu bilmemi ve anlamamız gerekir. Puzzle parçalarını oluşturan bireyler düşünceleriyle,fikirleriyle ve varlığını oluşturan maddesel birikimleriyle dünya toplumunu oluşturdu.Bu dünya toplumu eksiklikleriyle,doğrularıyla,yanlışlarıyla ve yenilikleriyle tarif edilmesi zor bir sahneyi meydana getirerek alın size istediniz ve yaptınız. Kendi ellerinizle bu sahneyi oluşturdunuz diyerek değişmezliği bize bir seçenek olarak sundular.Sahnenin yıkılacağını hissettiğimiz anlarda hep umudun arkasına sığınarak bir kahraman veya kahramanlar istedik. İsteklerimiz çoğalarak yeni bir kavramın doğmasına neden oldu.İsim olarak beklenti diyebilmek anlam derinliği açısından en muktediri sayılabilir. Öncellikle insan zihni büyük beklentilerin peşinde koşmak ister. Çünkü; en aciliyet olan durum bu safhada önemini gösterir.Bir pamuk ipliği gibidir.Başını çözdün mü gerisi kendiliğinden geliverir.Başlangıcın besidir.Ne kadar etik olmasa da bu başlangıç için ilk adım,ilk yol mübah olarak görülür.Başlangıcın gösterişli bir güçle başarılmasından sonra istekler ve beklentiler artamaya devam edeceği için zihinler doyumsuzluğun tadına varmak için daha da saldırgan bir tutum içerisinde olmayı isteyecektir. Maslow hiyerarşisinin bir benzeri olmasına rağmen farkını son aşamadan başlattığı için ters orantılı gittiğini anlayamayacaktır.Düşünsenize bütün ihtiyaçlarınızı gerçekleştirmeden ben kendimi gerçekleştirmek istiyorum ve bunun için kendimi gerçekleştirmek istiyorum aşamasından başlayacağım diyebilir misiniz?Yaşam pratiğinde mümkün olunmayacak bir durumdur.Yıldızlara dokunmaktan başlayacağım demek gibidir.Yeni dünya düzeninde varlığını dayatan kaotik ortamın doğması bu istekten kaynaklıdır.Temelini oturtamadığınız her konu gibi bu büyük beklentiye ulaşma isteği de yerine hiçbir zaman oturmayacaktır.Dünya toplumunu oluşturan zihinlerin tümünün bilinçli olduklarını varsayalım. O zaman diyebiliriz ki dünyanın sonu geldi.Yakın zamanda ortaya çıkan yapay zekayı zihnimiz bir yandan kavramak ve anlamak için uğraşırken yeni sorunlar ve gelişmeler de aynı hızda ilerlemeye devam etmektedir.Okumuş olduğum bir makalede mahkemelerin artık bir yapay zeka tarafından yürütüleceği ve davaların bu yapay zeka tarafından karara bağlanması gerekliliğini tartışmaya açmışlardı.Peki eğer böyle bir şey olursa sonuçları neler olur? Güvenilirliği artar mı yoksa azalır mı? Mümkün olması dahilinde kamuoyu ikna edilebilir mi? Soruların açığa çıkmasını sağlayarak bir beyin fırtınası ortaya çıkarılabilir.Çok geçmeden yeni gelişmeler ardı ardına gelmeye devam etti.Suudi Arabistan’da yapay zeka ile üretilen bir robota vatandaşlık hakkı verildi.Gün geçmiyor ki yeni olaylar yaşanmasın durumuna uyan bu gelişmeler silsilesi bu çağa özel bir durum değildi.Çağların,dönemlerin her aşamasında böyle ilerleyerek bilgi birikimi olgunlaştı. Ülkemizde yapılmakta olan üçüncü havalimanında da yapay zekayla üretilen robotlar insanları yönlendirmek için hayatın içinde yerini almış olacaklar.Bilimsel yenilikler,üretilen teknolojiler ve gelişmekte olan zihinler bu çağın en dinamik yaratıcıları olmaya devam ederken kendi yolunu belirleyemeyen,sürekli sorun kaynağı olmak için çabalayanlar ise gösterdikleri başarılarla bende toplumun kanayan yarası olacağım demektedirler.Şüpheci olmak için kendini yormayan,önüne sunulan her bilgiyi ve fikri olduğu gibi emen bir zihnin varlığıda cabası.Yaşadığım deneyimlerin sonucunda anlıyorum ki bu değişmeyecek.

“Sorgulanmamış bir yaşam, yaşam değildir.” Sloganını yeni nesillere aktarmaya çalışırken önümüze dikilen engellerin olması çelişki değilde nedir!Pratikte uygulamaya çalışırken kaybetmeyi göze almak gerekir.Kaybetmek istemiyorsan o zaman kullanmayacaksın.Bir yaşam tarzı olarak benimsemek istemiyorsan o zaman kullanmayacaksın. Alıntı cümleleri sırf beğenilmek kaygısıyla hayatında biriktirmeyeceksin. Güneş gibi, yağmur gibi ve gökyüzü gibi sade ve şeffaf olacaksın.Sürekli istemeyeceksin.Özüne dönmek için bekleyeceksin, tadacaksın, hissedeceksin. Zihninin her santiminde,bedeninin her yerinde bunu birbir hissedip yaşatacaksın. Sadece gelişmek için değil kaybetmek içinde bunu deneyeceksin. Korku krallığının seni esir almasına izin vermeyeceksin.Tamam diyeceksin ama bekleyeceksin.Tamam diyerek vazgeçmiş olmazsın. Sıradanlaşmazsın.Namlunun ucunda bekleyen bir mermi gibi ne zaman gideceğini bileceksin. Sadece yaşarsın. Güzelliklerle, doğrularla, prensiplerle ve bağlılıkla sadece yaşamak istersin. İnsan zihninin bu konuda düşünülemeyecek kadar sonsuz olduğuna inanıyorum. Dünyadaki hiçbir insanın sıradan olduğuna veya sıradanlaşmış olmak istediğine inanmıyorum.Sadece şartların,insanı sıradanlaştırdığına inanırım. Bu şartlar içerisinde kendi iradesini yok sayıp ben istediğim yolu seçme özgürlüğüm yok onun için şartlar beni bu hale getirdi diyenlere de inanmıyorum.Bunu diyebiliyorsa ve ifade etmişse o zaman burada da bir irade var.Çünkü;ifade ediyorsun.İfade etmiş olamazsan o zaman yok denilebilirdi. Bu durumun ışığında yeniden ortaya çıkan sorular peşi ardına gelmeye devam edecektir?Postmodernizmin ve günümüz çağının en popüler sorusu her zaman sorulmuştur.Özgürlük nedir?Bu soruya verilen yanıtların her biri doğruyu ifade edeceği gibi deneyimsiz ve eksiksiz bir düşünceden çıkan sığ bir kelimede yanlışı ifade edebilir.Peki yeni bir soru türetelim.Bir insanın zihninde kıvılcımlar çakmadan,şaşkınlık olmadan her hangi bir insana veya bir objeye tutarsız bir yargıda bulunmak etik midir?Zihinsel bir devrim yaşanmışsa ve kişisel kaygılar, egolar, özentilikler, yabancılaşmış kültür sembolleri ortadan kaldırılmışsa,o zaman kişisel olarak etik değildir cevabını verirdim.Yok eğer ki bunlar olduğu gibi zihni meşgul ediyorsa o zaman etiktir cevabını verirsiniz.Bir yargıda bulunurken,biri hakkında yorum yaparken eğer yüreğiniz titremiyorsa, eğer heyecan duymuyorsanız ve eğer korku hissetmeden bunları dile getiriyorsanız o zaman alın o yargılarınızı ve arkanıza bakmadan gidin derim. Neden mi? O yargılarınızın hiç bir anlamı yoktur. Değersizdir. İçi boş fıçılara benziyordur.Yuvarlanarak kendini kaybedebilecek niteliklere sahiptir.Duyarsızlıklarını içinde barındırır. Yaşamdaki etkisi sıfır virgül bir salisedir. Basite indirgenmemesi gereken yüce cümleler olması gerekir.Çünkü;o yargılar hissedilerek bir değer üretebilir.İnsanlar küçümsendiği zihnimde fırtınalar kopar.Şahit olduğum her durumun,yaşadığım her olaydan bir ders çıkartmak isterim.Benden kaynaklı gelişen olayların ve durumların önüne geçebileceğim gibi bunların peşinden de sürükleneceğimi bilirim. Ama hiçbir zaman öfkenin ve kinin esiri olmadım.Benim için özür dilemek dünyanın en kolay çözümüdür.Gerçek bir özür her özel anın içinde bulunması gereken bir anahtardır.İstisnalara inanır mısınız bilemem ama şunu çok net söyleyebilirim.Argolu ifadeler kullanmaktan,konuşmaktan nefret ederim.Hiçbir zaman konuşmayı tercih etmedim. Çevremdeki insanların bunu tercih ettiklerini biliyor olmak beni hüzünlendiriyor.Herkesin bir prensibi vardır ya benimde bu diyebilirim.İnsanlar bir mucizedir. İnsanlar, sıradanlaşmazlar. Sadece şartların içerisinde ne istediklerini ve ne yaptıklarını bilemedikleri zaman bir girdaba düşerler.Çıkmayı başaranlar yeniden kendini bulur.Ama yinede sıradanlaşmazlar. Sıradan olmak,sıradan olmayı istemek veya sıradanlaşmak kelimelerinin her birinde bir mesaj vardır.Bir yansıma vardır.Tıpkı diğer kavramlar gibi insan ürünüdür.Ama anlamsal bir derinliğe bakıldığı zaman bir hükmü yoktur.Yaşadığım bu deneyimden yola çıkarak sıradanlık kelimesini yaşam literatürüme bir daha girmeyecek şekilde çıkartıyorum. Farklılığın olduğu renk çümbüşünde insanların çeşitliliği benim en büyük hazinemdir. Yeni insanlarla tanıştığım sürece yazmaya devam edeceğim.Zihnimde kıvılcımlar çaktığı sürece yazmaya devam edeceğim. Albert Einstein’ın bir milyon dolara satılan mutluluk formülleri eserine olan inancımdan dolayı yazmaya devam edeceğim.Sevgiye olan inancımdan dolayı yazmaya devam edeceğim.Yaşadığım olumlu ve olumsuz anılar adına yazmaya devam edeceğim.Ama hiçbir zaman sıradan bir insan olmayacağım.

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Furkan Korkmaz

Bir cevap yazın