in

Siyah Şapkalı Hırsız

Gördü görecek
Yaz yağmuruna tutulan gözlerimi.
Ağına takacak,
az kaldı.
Sarı evin köşesinden
heybetli gölgesini göreceğim,
sonra siyah şapkasını.
Ah, siyah şapkalı adam.
Bugün gizlememişsin
buğulu gözlerini
siyah çerçeveyle.
Bu kez de güneş dokunuyor,
dalgalı denize dönüyor mavi gözlerin.
O gözlerin beni derin sularda boğacak
izin vermeyeceğim,
yüzeceğim hayatın kıyısına doğru.
Hatta kaçacağım.
Ayağım takılacak arnavut kaldırımına
ve işte tekrar buğulu bakışlarının hapsindeyim.
Hapisteyim.
Bir gün geçmiyor ki beni mahkum etmeyesin.
Dağınık saçlarını rüzgara kaptır
ve yürü sokağımın eski kaldırımını.
Durduğun her saniye
içimdeki kelebeklere gardiyansın.
Ansız nefes verişlerime sebep,
kalbimin atışına ortaksın.
Gece gelsen sokağıma,
inan geceyi ruhuma sararım da
çıkmam bu kapıdan.
Ama sen sabahın ilk ışıklarını kalbine doldurup
öyle geliyorsun ve hep aynı gazeteyi çalıp
gidiyorsun.
Çalma.
Senin hırsızlığın, yüreğimden geçirdiğim tüm suçlara gebe.
Öyle bir çalıyorsun ki kalbimdeki esintiyi,
çalma.
Her sabah aklımı o gazeteye sarıp
meçhul evine götürüyorsun da
bir tek umudumu alamıyorsun.
Onu da al,
gizlendiğim kabuğumdan çıkabileceğimin hayali
beni yok etmeye başladı şimdiden.
55 günde toplamda 22 dakika
hissettiğim, hissetmek istediğim
o perdeli kalbine
sıcaklığımı hapset, edeceksen.
İçini ısıtır da derin bir nefesle doldurursun ciğerini,
belki yüzünü havaya kaldırırsın da
gözlerinin mavisiyle karışır gökyüzü.
Bulutlar akseder göz pınarlarına kadar.
Kirpiklerini aniden birleştirirsin de
bulutları da çalarsın, kim bilir.
Ne bileyim,
bir gün olsun sen de hisset beni.
Kelebeklerimi paylaş bir sonraki yaramazlığında.
Ama gelme inzivama doğru.
Hele ki yanaklarını kımıldatmasın ince dudakların.
Gülüşlere kalpsizler bile aşık olur,
şair etme beni durduk yere.
Gülme,
yakalasan bile kaçamak duygularımı.
Ben hiç gülmedim
ne gazete çalan fakir ruhuna
ne de çaldığın sevgimle zenginleşen ruhuna.
Bugün beni satır aralarına hapseden
nöbetçi gardiyansın yine.
Yarın sabaha kadar biterse kalemim,
kırılır yüreğim.
Eğer biterse gelme.
Satırlara değil de geceye hapsetmek zorunda kalırsan beni,
buharlaşır cümlelerim.
Sabahın ilk ışığıyla da yağar yüzüne,
iner sakalından.
Belki denizlerine yağar da akar mavisi gözlerinin.
İşte o zaman da yağmuru hapsetmek istersin.
Çoğalır denizlerin de
boğulurum bu kez bakışlarının ufkunda.
Belli mi olur,
sen de fark edersen cümlelerimi,
siyah şapkanla korursun gözlerini.
Ya da yasak gazetenle.
Bu kez de benim için çalmış olursun.
Olsun.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by oykualemi

Edebiyat, şiir, öykü, deneme, kitap eleştirileri ve çok daha fazlası.

Bir cevap yazın