in

Sürgünde Bir Şair : NAZIM

Nazım Hikmet

Nazım Hikmet hapisten çıktıktan sonra askere çağırıldı. Hapisten çıkalı daha 1 yıl olmamıştı. 49 yaşındaydı. 49 yıllık ömrünün 13 yılı hapiste geçmişti. Hapiste yaşlanmış, yorulmuş, hastalanmıştı. Askere giderse ölmekten, öldürülmekten korkuyordu. Tek yol kaçmaktı. Daha sonra bu olayla ilgili şöyle söyleyecekti:

“Hapisten çıktıktan sonra 50 yaşıma basmama 1 yıl varken beni askere almak istediler. Ben askerden kaçan adam değildim; ama o yüreğimle askere gitmek, bu şerefi hayatımla ödemem demekti. Sonra aldığım habere göre beni sadece askere alacak değillerdi. Askere alma bahanesiyle harcayacaklardı. Sonra, “Nazım Hikmet askerden kaçtı, kaçarken öldürdük. ” diyeceklerdi. “

Kayınbiraderi olan Refik Erduran’la birlikte bir tekneye binip İstanbul’dan açıldılar. Açıldıktan sonra bir Rumen gemisiyle karşılaştılar. Gemidekiler yaklaşmalarını istemiyorlardı. Nazım Rusça ve Fransızca ” Ben Nazım Hikmet. Gelmek istiyorum. ” diye bağırıyordu. Rumen kaptan önce Bükreş’i aradı. Bükreş, Moskova’yla iletişime geçti. Onay gelmişti. Nazım çok sevdiği vatanına son kez bakıyordu.

Moskova’ya geldikten birkaç gün sonra Sovyet Yazarlar Birliği adına bir yemek vermişti. Burada Nazım Hikmet, Stalin’i eleştirmiş, Stalin’i eserlerinde güneşe benzeten yazarlara kızmıştı. Tüm bunlar olurken 15 Ağustos 1951’de Resmi Gazetede yayınlanan 13401 sayılı Bakanlar Kurulu kararnamesiyle “Sovyet Hükümetinin verdiği hizmeti ifa etmekte olan Nazım Hikmet vatandaşlıktan çıkarılmıştır. ” denmektedir.

 

Nazım Hikmet 58 yıl boyunca vatan haini olarak kalmıştır. Tarihimizdeki bu kara 10 Ocak 2009’da yine bir bakanlar kurulu kararnamesiyle iptal edilmiş, Nazım Hikmet vatandaşlığa geri alınmıştır.

Nazım’ın 50. doğum günü için Çaykovski Konser Salonunda kutlandı. 2 yıl önce hapishanede mahkum olan bir şairi insanlar ayakta alkışlıyorlardı. Yıllar geçiyor Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan memleketini özlüyordu.

Yıl 1955 olmuş, Hiroşima’da Dünya Barış Konseyi toplantısına katılan Nazım, atom bombasının atılışının 10. Yıl dönümünü ” Küçük Kız Çocuğu” şiiriyle andı.

 

Kapıları çalan benim 
kapıları birer birer. 
Gözünüze görünemem 
göze görünmez ölüler.

Hiroşima’da öleli 
oluyor bir on yıl kadar. 
Yedi yaşında bir kızım, 
büyümez ölü çocuklar.

Stalin ve yönetimini eleştirdiği ” İvan İvanoviç var mıydı, yok muydu? ” oyunuyla artık Rusya’da da yasaklandı. Yazdığı bir oyunun yasaklanmasına çok üzülmüştü. Rusya’dan ayrıldı. Varna’ya, Prag’a, Varşova’ya, Paris’e gitti. Arkadaşlarıyla buluştu. Eski neşesi yerine gelmişti. Moskova’ya döndüğünde son aşkı, son karısıyla tanıştı. Vera Tulyakova. Vera bir film stüdyosunda çalışıyordu. Bir gün hazırladığı bir film için Nazım’dan yardım istemek için gelmişti. Orada Nazım’ın kalbine girmişti.

Artık hemen hemen her gün Nazım stüdyoya Vera’yı görmeye gidiyor ” Sevdalı Bulut” ‘un senaryosu üzerinde çalışıyorlardı. Nazım bir gün Vera’ya ” Seni o kadar seviyorum ki yüreğim kanıyor. Anlaşılan sen bana hiç umut vermeyeceksin. Çünkü sen ben senin baban değil deden yaşındayım. Bu yüzden Moskova’yı terk ediyorum ” dedi. Vera, ona kendisini unutmasını söylemişti.

Nazım, Bakü’ye doğru gidiyordu. Fuzuli’nin 400. Ölüm yıldönümü için bir konferansa katılmıştı. Azerbaycan Devlet Üniversitesinde bir konuşma yaptı. Nazım kendi diliyle konuşanlarla, o dilde seslenmenin keyfiyle kürsüde üst üste şiirler okudu.

Varna’daydı. Karşı kıyıya baktığında memleketini görüyordu. İçi bir özlemle doldu.

Şu Varna’da uyumanın yolu yok geceleri,

.

.

.

İstanbul’dan çıkıp

                           Boğaz’ı geçip

                        odamı dolduran anıların yüzünden.

Varna’da hasret öyle derin, memleket öyle yakındı ki kumsalın en ucuna gitti, gözlerini karşı kıyaya, Türkiye’ye dikti.

 

Karşı yaka memleket

Sesleniyorum Varna’dan

                           İşitiyor musun?

                         Memet! Memet!

 

Karadeniz akıyor durmadan,

deli hasret, deli hasret

oğlum, sana sesleniyorum,

                           İşitiyor musun?

                         Memet! Memet!

 

1958 yılında Prag’da yalnız başına dolaşırken memleketinden sırtında bir şey kalmadığını fark etti. İçini memleket hasreti kapladı.

Memleketim, memleketim, memleketim, 
ne kasketim kaldı senin ora işi 
ne yollarını taşımış ayakkabım, 
son mintanın da sırtımda paralandı çoktan, 
                         Şile bezindendi. 
Sen şimdi yalnız saçımın akında, 
                        enfarktında yüreğimin, 
                 alnımın çizgilerindesin memleketim, 
memleketim, 
memleketim… 

 

1960 lara gelindiğinde, Nazım aşkı ağır basmıştı. Vera’ya gitti, evlendiler. Vera artık, Vera Tulyakova Hikmet’ti. Balayına Paris’e gittiler. Onları orda Abidin ve Güzin Dino karşıladı. Güzin Dino daha sonra şöyle söyleyecekti.

“Nazım ilk kez buraya geldiğinde ikide bir elini cebine atıyor ve Münevver ve oğlu Mehmed’in fotoğraflarına bakıyordu.  İkinci gelişinde Vera’yla adeta genç bir adam olmuş”

Nazım’ın 60.  doğum günü kutlanacaktı. Sovyet hükümeti, Nazım’a Sovyet vatandaşlığı vermişti. Orada hüzünlü bir konuşma yaptı. Konuşmasını “Elbette ki, gönül isterdi ve ben de çok isterdim 60. yıl dönümümü memleketimde kutlayabileyim, halkımın gözlerinin içine baka baka… 60. yılımın kederini daha az duyayım. ” diye tamamladı.

Hayatının son yılı olan 1963 yılını Paris’te karşıladı. Hem çocuklar gibi şen hem ölümün kıyısındaymış gibi hüzünlüydü. Kalbi yorulmaya başlamıştı. Kalbinde tuttuğu aşk onu yavaş yavaş öldürüyordu. Bir haziran günü gazeteleri almak için evinden aşağı indi. Yukarı bir daha çıkamadı. Kalbi artık dayanamamıştı.

Cenaze töreni Moskova’da Yazarlar Birliğinin büyük salonunda yapıldı. Nazım’ın yüzü açık naaşı çiçekler içinde yatıyordu. Tören bittikten sonra gençliğinde aşık olduğu yazarlarında yattığı mezarlık olan Novodeviçi mezarlığına defnedildi.

vera kulyakova

Vera eve döndükten sonra aylarca hiçbir şeye dokunmadı. Sonra evde kendisine bırakılmış notlar bulmaya başladı.

            

                  Vera’ya

Gelsene dedi bana,

Kalsana dedi bana,

Gülsene dedi bana,

Ölsene dedi bana.

Geldim.

Kaldım.

Güldüm.

Öldüm…

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

DÜNDAR, CAN, NAZIM, CAN YAYINLARI, 2014

KAFA DERGİSİ SAYI:30, 2017

RAN, NAZIM HİKMET, YENİ ŞİİRLER, YKY, 2017

RAN, NAZIM HİKMET, SON ŞİİRLERİ, YKY, 2017

http://www.resmigazete.gov.tr

 

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Hakan Kaplan

Süleyman Demirel Ünivesitersi Hukuk Fakültesi / Bursa / Isparta

Bir cevap yazın