in

Tanrıça, Kraliçe Hel, Yer Altının Efendisi

İskandinav Mitolojisinin en önemli figürlerinden, tanrıçalarından biridir Hel. “Hile ve Aldatma” ile bilinen tanrı Loki ve dişi dev Angrboda’nın üç çocuğundan biridir. Hel dünyada ki bilinen kültürde bir çok özel isme kaynak olmuştur. Eğer köküyle birlikte incelenirse onun Helsinki, Holstein ve hatta Hollanda isimleri için ilham kaynağı olduğu söylenebilir. İngilizce de ki Hell (Cehennem) kelimesi ondan türemiştir ki; Tanrıça Hel mitoloji de bir anlamda Cehennem olarak tabir edilebilecek olan Yeraltı dünyasının kraliçesi ve yöneticisidir. Aynı zamanda Yunan mitolojisinde ki Hades ile aynı figürü taşımaktadır.
Hel     Hel ilk doğduğunda kardeşleri ile birlikte “Kıyametin getiricisi” olarak betimlenmişlerdi; çünkü kardeşleri Kurt Fenrir ve kendi kuyruğunu yiyebilecek kadar büyük olduğu söylenen yılan Jörmüngandr’dı. Bütün tanrıların ve tanrıçaların efendisi, “her şeyin babası” Odin onları birer tehdit olarak görmüş ve kendinin bulunduğu yer olan Asgard’a getirmişti. Tanrıça Hel orada çok büyük bir tepkiyle karşılaşmış ve tüm tanrı ve tanrıçalar ondan tiksinmişti. Bunun nedeni onun tüm yaşayanlara korku ve tiksinti salan bir ruh hali, siması ve vücudu olmasıydı. O ilk doğduğunda, yüzünün ve vücudunun sol tarafı tamamen ölü ve kemikten, sağ tarafı ise en güzel kadınların birleşiminden oluşabilecek bir görünüşe sahipti. Simsiyah saçları sağ tarafında, sol tarafında ise tam tersi olarak beyaz saçları vardı. Ölü yüzünde daima bir kedere sahipti, bu kederi etrafında ki herkese yansımaktaydı. Orada geçirdiği onca zaman onun için hiçbir zaman iyi değildi. En sonunda Odin’e gidip, ondan izin isteyerek oradan ayrılmak ve kendi mütevazi hayatını yaşamk istediğini söyledi. Odin ona bundan daha iyisini vererek, onun “Ölüler Diyarı”nın kraliçesi olmasını istedi.  Helheim denilen bu topraklarda, o hastalıktan, yaşlılıktan ve savaş dışı nedenlerden ölenleri karşılayacaktı.      Helheim

Hel bunu büyük bir istekle kabul eder ve oraya gittiğinde kendinin ait olduğu bir yer bulur. Duvarlar orada isketlerle kaplıdır ve göklere kadar uzanır. Vikingler, Norslar, orayı Hristiyanlıkta olduğu gibi Cehennem ile karıştırırdı fakat aslında oranın Cehennem ile hiçbir alakası yoktu. Aksine Helheim, buzul, çamur ve karlı bir yer olarak tanımlanırdı. Oraya ölenler geldiğinde, yeryüzünde yaptıkları iyileklere ya da kötülüklere göre yargılanırdı. İyilik yapanlar ödül bile alırlardı. Ama bir kötülüğü olanlar bile orada yaşam sonrasını işkencelerle geçirmek zorunda kalırdı. Ağızlarından zehir akıtan yılanlarla aynı odalarda kalmak zorunda kalırlardı ve bu yalanlar öldürmezlerdi , oraya geleneler sonsuza kadar bir acı içinde kalırlardı. Bir yandan bakıldığında, Hel, hiçbir zaman bu hayatı istememişti ve Asgard’a ilk geldiğinden beri etrafında birilerini istemişti. Bu kabul edilmediğinde, kendi de değişir ve Nors kıyameti Ragnarök’te Ölüler Ordusunu savaşa getirecektir. Konuyu dağıtmadan bitirmek lazım, evet, Tanrıça Hel, hiçbir zaman bu hayatı istememişti ve o Helheim’i yönetirken her zaman adildir. Ama yine de yeryüzünde, değersiz veya kötü bir şey yaptıysanız ondan korkmanız gerekir. Ve bu Hel’in sorunu değildir, sizin sorununuzdur.

What do you think?

3 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Koray ERTUĞ

Müzik, film ve mitoloji manyağı. Yazılacak çok şeyi var.

Bir cevap yazın