in

Tesadüfler sokağı

Kaldırımın kenarına oturmuş ağlıyordu. Sokak o kadar karanlıktı ki yanına oturmaya bile korktum. Sonra usulca oturdum, fark etmedi. Omzuna dokundum, tepki vermedi. Belli ki hoşnut değildi gelişimden. Kalkıp yoluma devam etmeye karar verdiğim sırada (her ne kadar tanımasam da) karanlıkta yalnız bırakmak içimden gelmedi. Hem yalnız bırakmak hem de yanında olmak istiyordum. Çantamdan kitabımı çıkardım okumaya koyuldum. Bir ara gözlerini bana çevirdiğini fark ettim ama görmemiş gibi davrandım rahat hissetmesi için. Kitabımı okumaya, okudukça altını çizip gülümsemeye devam ettim. Bir ara başımın üzerinde bir şemsiye belirdi. Yağmur çiseliyordu ve ıslanmamam için şemsiyesini çıkarmıştı. Gözyaşlarında bir azalma vardı sanki ama yine konuşmadım. Belli ki biriyle konuşmaya değil de daha çok varlığına ihtiyacı vardı. Omzuma yaslandı hiç sesini çıkarmadan. İçini çeke çeke ağlarken damlıyordu gözlerinden yaşlar. Biraz zaman geçti, nefesi sakinleşmiş, uyumuştu şemsiyeyi tutarken omzumda. Usulca elinden aldım, kitabımı kapattım. Bir süre böyle oturduk. Yoldan geçenler bize bakıyordu, bu yağmurda neden kaldırımda oturduğumuzu anlamayıp koşuşturmalarına devam ediyorlardı. İki saat geçti. Omzuma yaslanan, tanımadığım, ismini bile soramadığım kişi uyandı. Gözlerini açar açmaz özür diledi. Ne için oluğunu anlayamamıştım. Neden sonra anladım. Sokağın ortasında tanımadığın birinin omzunda uyumak çok mantıklı sayılmazdı. Ama ben huzurluydum, artık ağlamıyordu. Yağmur da dinmişti. Biraz yürümeyi teklif ettim, iyi gelecekti eminim. Hiç konuşmadan devam ettik yürümeye. İkimizden de çıt çıkmıyordu. Bilmediğim, daha önceden hiç  geçmediğim sokaklardaydım. Her evden gelen ışık farklı görünüyordu. İçerdeki hislerden olsa gerekti. Kimisinin perdesi tamamen kapalı içerisi kapkaranlık, kimisinden azıcık ışık geliyor, kimisi de apaydınlıktı. Biraz ilerledikten sonra bir apartmanın önünde durdu. Gözlerimin içine baktı. ‘Ben bugüne dek kendimi hep çok yalnız hissettim. Evime yalnız yürüdüm, işimde yalnızdım. Ağlarken kimse dinlemedi, dinleyen de birkaç zaman sonra sıkılıp terk etti. Bu anlattıklarım hep en yakın dediklerimdi. Sen bugün bana öyle güzel bir şey öğrettin ki.. İlk kez biri bana ağlama demedi, sıkılıp gitmedi. Ben ilk kez ağlarken uyuyakaldım çünkü daha önceden hep gözyaşlarım sildirildi benim, göz pınarlarım ıslak uyumama hiç izin verilmedi. Kaldırımda kitap okunabileceği de aklıma gelmezdi mesela. Ne yalan söyleyeyim bir ara omzunda gözlerimi araladığımda kitabına gözüm ilişti. Öyle güzel okuyordun ki merak ettim yazanları. Birkaç cümle okuyup devam ettim uyumaya, kitabına, hayatına ortak olmak istedim kısacık. Şimdi öyle mutlu hissediyorum ki! Beni kendime getirdin. Normalde ismini sormak isterdim ama benim hayalimdeki kişi olarak kal istiyorum. İsmin de hayalimden olsun, yaşamın da. Bana bugün çok şey öğrettin, teşekkür ederim. Bir gün kaldırımdaki kişi sen olursan, yanına oturan ben değilsem de bana hissettirdiklerini hissedersin umarım. Şimdi evime girmem gerek yalnız olmadığımı tekrar hatırlamak için. Sokağın aydınlık kısmından ilerle. Yalnız yürümüyorsun merak etme, arkandan bakıyorum. Şemsiyem sende kalsın, belki yağmur başlar, hayallerin ıslanmasın.’

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Şimal Gürtekin

1996 doğumlu,Yalova'da yaşıyor,İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi 2.sınıf öğrencisi

Bir cevap yazın