in

Türkiye’de Seyahat Dergilerinin Hâl-i Pür-melâli

city 1813919
Türkiye’de Seyahat Dergilerinin Hâl-i Pür-melâli

Dünyanın her yerinde seyahat dergileri, en kavgasız dergilerdir. Çünkü seyahat dergisinin gayesi düşman olmak değil; tam tersine, keşfetmek ve anlamaya çalışmaktır. Fakat yıllar önce girdiğimiz dijital çağ, bütün matbu yayınlar gibi seyahat dergilerine de zor zamanlar yaşatıyor…  

Türkiye’de nitelikli tematik dergilerin sayısının artması/artırılması gerektiği hususunu hatırlatarak başlayayım: Tarih boyunca seyahat denen şeyi pek fazla benimseyememiş oluşumuzun sonucu olarak seyahat literatürümüz, dünya ile kıyaslayacaksak, aşağı yukarı son 100 yıl hariç, hiç de şişkin değil. Hele periyodik yayın bazında sayıları zaten az olan tematik dergilerin, bunların içinde de seyahat dergilerinin günden güne eriyor olması, Türk okuyucusunu, gelecekteki entelektüel seviyemiz konusunda kuşkulandırıyor. Gezi dergilerinin Türk edebiyat dünyasına halen temelli şekilde yerleşememiş olmalarını, dergilerin künyelerindeki tanıtım ifadelerinden de anlıyoruz. Hemen hepsinin muhtevası aynı olmasına rağmen, bazı dergiler kendilerine “coğrafya dergisi” diyor; bazıları ise “seyahat dergisi”, “gezi kültürü dergisi”,  “keşif dergisi”, “gezi ve kültür dergisi”, “yeryüzü dergisi” olarak tanıtıyorlar kendilerini. Bu yüzden matbuat âleminde de bir kavram karmaşası yaşanıyor.

Seyahat dergilerine rağbetin azalmasını, genel olarak “kâğıt medeniyeti”nin çöküşüne, hayatımızın gittikçe dijitalleşmesine de bağlayabiliriz. Nitekim, bir taraftan basılı seyahat dergilerine rağbet azalıyorken, diğer taraftan da internetteki gezi site ve blogları (ve bunlara rağbet) inanılmaz şekilde artıyor. Dolayısıyla asıl sorunumuz seyahate ilgimizin azalması değil; basılı ve nitelikli seyahat edebiyatımızın zayıflaması. İnternette çok kaliteli bloglar olmasına rağmen bizce kaliteli edebiyatın asıl meşheri kâğıtlardır. Yani gezi dergi ve kitapları. Çünkü kağıdın yaşattığı hisleri dijital ekran asla yaşatamıyor…
camel 9958

Türkiye’deki gezi dergilerini üç kategoriye ayırabiliriz:

a. Keşif dergileri;

Bu dergiler -deyim yerindeyse- ağırbaşlı bir yayın anlayışına sahiptir. Okuyucuya pratik gezi tavsiyeleri vermekten, mevsimlik tatil destinasyonları sunmaktan ziyade onları keşifler yapmaya teşvik eder. Yazılar uzun ve derin; fotoğraflar geniş olur. Coğrafya, tarih, bilim, sosyoloji, ekoloji, hatta edebiyat gibi alanlara dair analizlere rastlanır. Atlas, Magma, National Geographic Türkiye, Geo Türkiye ve Gezgin örnek verilebilir.

b. Popüler gezi dergileri;

Popüler gezi dergileri, keşif dergilerinin aksine okuyucuya pratik tavsiyeler vermeyi ve yönlendirmeler yapmayı gaye edinir. Bu tür dergiler eğlence sektörünün bir ürünü olarak çıkar. Yazılar kısa ve çok olur. Daha çok, “Şili’ye gitmek için 10 sebep”, “Timbuktu’da ne yapılır?”, “Transilvanya’da ne yenir?” tarzında yazılar bulunur. Keşif meraklılarından çok, tatil için yer arayan turistler için yayınlanır. Mesela; Tempo Travel, Worl Wide Traveller Türkiye, Conde Naste Traveller Türkiye, Maire Claire Travel Türkiye gibi.

c. Seyahat firmalarının dergileri

Seyahat firmalarının çıkardığı dergiler de seyahat dergisi sayılır mı, yoksa kültür dergisi midirler, net bir cevabı yok. Bunlar ticari gayelerle çıkıyor ve her türlü insanın okuyabileceği içeriğe sahip olmak zorundalar. Yani, seyahat yazıları da bulunmasına rağmen seyahate münhasır dergiler değil. Mesela; THY’nin Skylife; Kamilkoç’un Yolculuk; Pamukkale’nin Pamukkale; İDO’nun SeaLife dergileri…

Bu yazıda, bunlar arasında Türkiye’de en bilinen bazı dergileri ele alacağım…

1- Atlas    

1993’ten beri yaatlasyınlanan ve Türkiye’nin halen en eski gezi dergisi olan Atlas dergisi, popüler seyahat literatürümüzün en önemli yayınlarından biri. Uzun yıllar Özcan Yüksek yönetiminde yayınlanan dergi, 2014’te bazı oyuncu değişiklikleri yaptı. Özcan Yüksek ve Kemal Tayfur dergiden ayrıldı (veya ayrılmak zorunda kaldı). Her neyse… Türkiye’nin en prestijli gezi dergisi bile, arkasında Doğan Grubu gibi bir kuvvet varken, göz göre göre eriyor. Önceleri 160 sayfa (hatta daha da fazla) çıkan derginin her geçen yıl fiyatı artmakla birlikte sayfa sayısı düşüyor. Eskiden 3-5 liraya satılan dergi şu an 10 TL. Sayfa sayısı ise 2017 Ocak sayısı itibariyle 114. Dergiyi bu ocak ayında elime aldığımda şaşırdım; dergi incecik olmuş. Vücudu kuvvetten düşen bir hastayı gördüğümüzde duyduğumuz acıma hissini, bir zamanların en popüler dergisi olan ve evlerde cilt cilt koleksiyonu bulunan bu derginin son sayısını elime aldığımda hissettim. Bir de bahsetmeden geçemeyeceğim bir şey var ki; derginin yan yayınları da var: Atlas İstanbul, Atlas Tatil, Yeşil Atlas. Yılda bir kez yayınlanan bu dergiler arasında özellikle Atlas İstanbul’da kaliteli yazılar oluyor.

 

2- Magma  

magmaa

Birkaç yıl önce Atlas’tan ayrılan (ve Atlas’ı bugünlere getiren) ekibin (Özcan Yüksek, Kemal Tayfur…) kurduğu Magma, 2014’te yayına başladı. Görsel kalite açısından en kaliteli dergi olarak gördüğüm Magma, ilkin iki aylık olarak başladı, fakat sonraları aylık periyoda geçti. Bunu takiben fiyatı arttı ve sayfa sayısı azaldı. Şahsen Magma’yı diğer dergilere tercih etme sebeplerim; öncelikle fotoğrafların çok kaliteli ve özgün olması ve içerik açısından diğerlerinden daha çeşitli olmakla beraber (ki dergi kendisine “Yeryüzü Dergisi” diyor) yazıda kalite mefhumunu gözetmesidir. Dergide gezi yazılarının yanında; bilim, edebiyat, folklor ve sanat alanında yazılar da yer alıyor. Ayrıca “Baykuş” adında ve “Doğanın gözüyle: tarih”  mottosuyla küçük bir tarih dergisi de ek olarak veriliyordu, fakat Ocak 2017 sayısında ek verilmemiş.

 

3- Gezgin    

Ggezginezgin, 2007’den beri yayında olan bir dergiydi. Ama diğerleri en azından yaşamasına rağmen Gezgin onlar kadar talihli değilmiş ki birkaç ay önce, bir açıklama yapılmadan yayını durdu. Gezgin’in güzel tarafı şuydu: muhafazakâr camiaya hitap eden tek gezi dergisiydi. Aslında gezi dergileri en kavgasız dergiler olduğu için, -edebiyat, tarih, haber vs. dergilerinin aksine- hemen bütün kesimlere hitap eder şekilde hazırlanır. Fakat Gezgin çoğunlukla muhafazakâr yazarların yazdığı, genelde muhafazakâr okuyucuların okuduğu bir dergi profilindeydi. Derginin olumsuz tarafı da şuydu: diğer profesyonel dergilerdeki yazılarda alışageldiğimiz derinlik ve kalitenin seviyesi, bana göre bu dergide biraz düşüktü. Yazım kurallarına yeterince dikkat edilmiyordu ve yazılar insanı içine çeken bir üsluptan vâresteydi. Tabii ki bazı yazarları müstesna. (Korsan tebliğ: Nedendir bilinmez, muhafazakâr camiayı suçlamayı bir türlü bırakamayız. Bu artık ‘özeleştiri’nin sınırlarını aşar. Ama dergideki bu kusurları, sırf ekibe değil, muhafazakâr camiaya mâl etsek abartmış olmayız. Gerçekler bağrımızı delecek de olsa gerçektir. Vâr olanı muhafaza etmek; vâr olan bizim benliğimizse elbette muhafaza ederiz. Fakat gereksiz muhafazakârlık (evet bazı şeyler aşırı muhafazakârlık gerektirir, onlar hariç) bizi “keşifler” yapmaktan alıkoyar. Gezi dergilerinin çıkış gayesi ise zaten “keşif”tir, dolayısıyla muhafazakârlar ister istemez bunlara yaklaşmakta tereddüt ediyorlar. Bereket, son zamanlarda dış dünyayı tanımaya başladık…)

 

4- National Geographic Türkiye

Dünyanın en köklü dergilerinden olan Nat-Geo’nun Türkiye versiyonu 2001’de Doğuş Grubu tarafından yayınlanmaya başladı. Derginin asıl versiyonunun ilk sayısı ABD’de 1888 yılında yayınlandı.  Türkiye’de ilk çıktığı yıllarda büyük ses getiren dergi 2000’li yılların -Atlas’la beraber- en popüler dergilerindendi. 1910’dan beri değişmeyen sarı çerçevesi sebebiyle Türkiye’de bir aralar, mavi kapaklı Atlas’la ‘sarı çerçeve – mavi kapak’ rekabetine sebebiyet verdi. Nat-Geo Türkiye de başladığı yıllarda 3 lira gibi bir fiyata satılıyordu. Ayrıca şimdikinden çok kalındı. Fakat şimdi hem fiyatı arttı (10 TL) hem de sayfa sayısı düştü. Belirtildiğine göre 33 dilde yayınlanan National Geographic’in dünya çapında tirajı 12 milyon civarındaymış.

 

5- Geo Türkiyegeo ekim kapak

Geo, Alman menşe’li bir bilim-kültür-coğrafya dergisi. Yayınına 1976’da başlanmış. Türkiye’de yayını (Geo Türkiye) ise 2005’te başlamış, fakat 2011’de durduktan sonra 2013’te Doğan Burda’nın himayesinde tekrar başlamış. İçeriği itibariyle National Geographic’le kıyaslamalara yol açan Geo’nun, 20 ülkede 12 milyon okuyucuya sahip olduğu belirtiliyor. Bir iki sayısını inceleyebildiğim derginin yayını, 2016 başında herhalde yine durmuş olacak ki hiçbir yerde bulunmuyor…

 

6- Şehir ve Kültür

Şehir ve Kültür’ü gezi dergisi saymak doğru mu bilmiyorum ama içeriğinin çoğunu gezi yazıları oluşturduğu için bunu da gezi dergileri arasına eklemek yanlış olmaz. Dergi, 2014 yılında çıkmaya başlamış. Şu an itibariyle 30. sayısında. Fiyatı ise 10 TL. Şehir ve Kültür de muhafazakâr kalemlerin çıkardığı bir dergi. Fakat Gezgin kadar açılamadığını tahmin ediyorum. Dergi; fotoğraf kalitesi, görsel kalite, bazı yazılardaki basit üslup, yazıların kısa olması gibi kusurları aşarsa daha iyi olacak. Dergide daha çok, gezi yazılarıyla beraber şehir kültürüne dair güzel makaleler yayınlanıyor. Bununla beraber çok çeşitli bir içeriğe sahip. Kendi dünyamızla beraber dış dünyayı da tanıtmayı gaye ediniyor.

 

7- Nereyenereye

Nereye bir e-dergi. Arkeoloji ve gezi kültürü dergisi.  2013’ten beri yayında olan dergi 90 sayfa olarak çıkıyor. Arkeolojiye dair haberleri ve kaliteli fotoğrafları ile dikkati çekiyor. Aylık bir periyot belirlemelerine rağmen, herhalde kısıtlı imkanlardan dolayı düzenli çıkmıyor.

 

8- Tempo Travel

Doğan Burda’nın dergilerinden olan Tempo Travel üç ayda bir yayınlanıyor. Oldukça kaliteli fotoğraflar kullanılan dergideki yazılarda popülerlikle derinlik iç içe. Kolay tüketilen yazılar da oluyor, ağır yazılar da.

 

9- Sırtçantam

Sırtçantam dergisini inceleyemediğimi itiraf edeyim. Çünkü dergiye İstanbul’da bile ulaşmak zor. Belki de yayını durmuştur. Fakat derginin sitesini ara ara takip ediyorum. Site çok zengin bir içeriğe sahip olmakla birlikte sürekli güncellenmesi açısından da takip edilebilir.

 

10- World Wide Traveller

 Birkaç yıldır yayınlanan dergi 38. sayısında (ocak 2017). Diğer dergilere göre biraz daha küçük ebatta çıkan dergi, hafif ve kolay okunabilir yazılardan oluşuyor.

bibi xanom 196898

 

Yazıyı, 1910’lu yıllarda Tarih ve Edebiyat Mecmûası’nı çıkaran Ali Emîrî Efendi’nin bir beytiyle bitirmek mânidar olacak:

“Bir gün bilinir kıymeti mecmûamın amma

Pek çok aranır ortada mecmûa bulunmaz”

       

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote

Bir cevap yazın