in

Uzaydaki Umudun Taşıyıcısı: Wall-e

Animasyon film, 700 yıl önce terkedilmiş olan dünyada  var olmayı sürdüren Wall-e isimli robotun başından geçenleri anlatmaktadır. Wall-e yalnızlıktan sıkılmış, kendi kendine dünyadaki çöpü temizleme uğraşında olan bir robottur. Bu sıkıntılarını aktaracağı bir ses aramaktadır ki, bir hamam böceği çıkagelir ve arkadaş olurlar. Wall-e; küresel dünya ölçeğinde dünyanın sürüklendiği sonu, çöp gerçeğiyle ele alan dikkat çekici ve sesi olan bir filmdir. Film, dünyanın yaşanılamaz hale geldiği gerçeğini beyaz perdeye yeşilliklerden yoksun, atıklardan oluşan bir dünya temsili ile aktarma yoluna gitmiştir. Wall-e, çöpü günden güne ‘temizlese’ de geniş açıdan bakıldığında çöpün yalnızca bir yerden bir yere taşındığı görülür. Bu dünyadaki yerleşik hayatta var olan çöp alışkanlığımıza da somut bir örnek ve eleştiri teşkil eder. Şöyle ki, çöpümüzü çıkardığımızda ortamın temiz olduğu düşüncesi bizi rahatlatır; ama o çöpün başka bir yere aktarıldığını yani bir yerin kirliliğine sebebiyet verdiğini hiç akla getirmeyiz. Bu durumu daha iyi anlamanız açısından Mersin-Tarsus ilçesindeki çöp toplayıcı insanların yaşamlarını anlatan belgeseli izlemeniz oldukça faydalı olacaktır. İsmi ‘Çöp’ olan belgeselde geçimini, hatta yaşamdaki beslenme unsurlarını bile çöp içerisinden karşılayan hayatlara tanık oluyoruz. Çöp sorununa az çok kafa yoruyorsanız veya ilginizi çekiyorsa; Wall e filmi ve Çöp belgeselini izlemeniz kafanızda birtakım şeylerin oturmasını sağlayacak ve sizi bilinçli bir şekilde düşünmeye sevk edecektir.

wall-eplant

Wall-e’nin çöpleri toplarken sıkıldığını belirtmiştim. Hamam böceğinin gelmesi bile bu sıkıntısına ne yazık ki kökten bir çözüm bulamadı. Sıkıldığı günlerden birinde çöpleri kurcalamaya başladığı görüntüye tanık oluruz. Çöp içerisinden sütyenden tutun, masa tenisi raketlerine kadar her şeyle kendi anlam çerçevesinde eğlenmeye çalışmaktadır. Bir süre sonra Wall-e, yine çöp toplarken kırmızı bir ışık görür. Bu ışığı yakalamaya çalışırken yer bir anda sarsılmaya ve gökyüzünden büyük bir cisim gürültülü bir şekilde yeryüzüne inmeye başlar. Bu cisim uzayda insanların yaşadığı gemiden gönderilen bir nevi uydudur. Uydunun içerisinden beyaz renkte bir robot iner. Robot iner inmez bir şeyleri taramaya başlar, bir şey arar gibi bir hali vardır sanki. Wall-e hem sevinmiştir hem de bir merak duygusu içindedir. Arkadaş olabileceğini düşündüğü robota yaklaşmak ister, ancak o çok agresif bir robottur. Dünyaya yeni gelen bu robotun adı Eva’dır. Eva ve Wall-e zamanla bir arkadaşlık kurarlar ve artık birbirlerinin dostu olmuşlardır.

wall-e-eva1

Teknolojinin vazgeçilmez olduğu günlük yaşantımızda, arkadaşlığın önemine dair bir temsili beyaz perdeye yansıtan bu sahnelerde, ikilinin arkadaşlıklarının komik yansımalarına sahne oluyoruz. Bu süre içinde Eva gözlem yapmaya ve tarama çalışmalarına devam eder, ancak Wall-e bunu neden yaptığını bir türlü anlamaz. Bir süre arkadaşlıkları devam eder, sonrasında Eva’nın ruhu kaybolur ve sıradan bir makine halini alır. Wall-e onu eski haline getirebilmek için bir sürü şey yapar, ama nafile. Bu şekilde de olsa arkadaşlığını devam ettirmeyi seçer Wall-e, çünkü sevmiştir Eva’yı.  Bir süre sonra Eva’yı getiren uzay gemisi onu almaya gelir ve Wall-e uzay gemisinin üzerinde uzaya doğru yolculuğa çıkar, tabi tehlikeli bir yolculuktur bu zira uzay gemisinden düşebilir.  Eva’nın diğer robotların yanında seyahatini izleyen Wall-e ile birlikte, Eva’nın diğer robotlardan dış görünüşü olarak bir farkı olmadığını görürüz. Ruhun, kişiliğin temsilinin; dış görünüşün aynılığını alt ettiği bu sahnede Wall-e Eva’dan gözünü ayırmaz.  Uzaya çıktıklarında geminin Amerikan bayrağı altında var olduğuna tanık oluruz. Amerikan bayrağının var oluşu, Amerika’nın bir çok filmde çekinmeksizin ortaya koyduğu milliyetçiliğin bir temsilini sunar bizlere.

Uzaya geldiklerinde dünyadan oldukça farklı, yeşilliği olmayan, tamamen teknolojik altyapıya dayalı bir sistemin yaratıldığı görülür. İnsanlar birbirleriyle olan iletişimini sanal ekranlar aracılığıyla sağlamaktadır. Sanal ekranlar kişiliğin görünür parçası halini almışken; robot olan Eva ve Wall-e’nin gerçek dünyada somut bir arkadaşlık etkileşimini ortaya koymaları; dikkat edilmesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir noktadır. Günümüzde çoğu etkileşimimizi sanal ekranlar aracılığıyla ortaya koyduğumuzu düşünürsek; bu ying-yang uyumunu andıran iki tezat ilişki bize bir mesaj vermektedir.

Uzaydaki bu sistematik yönetimde; duyurular aracılığıyla yemek saatleri ve etkinliklerin uyarısı yapılmaktadır. Sistem içerisinde bulunan tüm insanların belirli bir yemek, uyuma düzeni ve sınırlı sayıda eğlence imkanı bulunmaktadır. Bu belirliliğin dışına çıkıp, kendi iradesini kullanma eğilimine giren bir insan bile yoktur. Kendilerine bir çeşit sanal dünya yaratmışlardır. Şöyle ki, her gün ve günün her saati değişmeksizin hava 22 derecedir. Bu sanal gemide hayatlarını robotlar ile birlikte kurgulayan insanların yaşam seyrine tanık oluyoruz. Sanal dünya içinde, bir yerden bir yere sürekli  bir araç yardımıyla giden insanlar gün geçtikçe şişmanlamaktadırlar ve bunun farkında bile değillerdir. Gözlerini sanal ekrandan ayırmayan insanlar, kıyafetlerini değiştirmek için bile yalnızca tek bir düğme kullanmaktadır. Fiziksel ve zihinsel aktivitenin sıfır olduğu bu uzay gemisinde, insanlar manevi bir robota dönüşmüşlerdir.  Robotlardan bir farkı kalmayan insanların, ruhlarını sanal ekran temsil etmektedir.

Görünürde nefes alan, insani fiziksel özelliklere sahip olan bu insanlar tıpkı Eva’nın ruhunun kaybolduğunda diğer robotlardan farkı olmadığı gibi birbirlerinden tamamen farksızdırlar. Belirli bir yeme, içme, eğlence örüntüleri olduğundan bahsetmiştim. Bu örüntü etrafında bir gözetim, gözetleme sisteminin inşa edildiği de izlendiğinde açıkça görülmektedir. Dev ekranlardan belirli aralıklarla kaptanın duyurular aracılığıyla insanlara ulaşması, bir panoptikon sisteminin inşa edildiğini de gözler önüne serer. Foucault’un ortaya koyduğu panoptikon sistemi kısaca, gözetim aracılığıyla insanların denetlenmesidir. Bu denetim süresince, eğer ki bir durum sistem için ters gidiyorsa bunun düzeltilmesi insanlara fark ettirmeksizin yapılır; daha doğrusu insanlar bunun farkına varamayacak kadar körleşmişlerdir. İnsan adeta bir kukladır, düşünme ve sorgulama yetisini kaybetmiştir.  Şöyle ki, bir sahnede öğlen saatinden bir anda kahvaltı saatine dönülür ve insanlar sorgulamaksızın kahvaltı menüsünü tekrar tüketirler. Gözetim sistemine dair bir merak uyandıysa eğer, Foucault’un gözetim toplumu analizini okumak oldukça faydalı bilgiler sağlayacaktır.

wall-e-chairs

Yalnızca tüketmeye, tüketime dair inşa edilmiş bu sanal dünyada, sanırım insani özellikleri biraz olsun bünyesinde barındıran isim Wall-e’dir. Wall-e, uzay gemisinde Eva’yı kaybeder ve onu aramaya başlar. Bu arayış esnasında bir kadının sanal ekranını yanlışlıkla kapatır.  Kadın ilk defa içinde bulunduğu ortamı keşfetme imkanı bulmuştur, yani sanal ekran kimliğini kapatıp kendi kimliğini bireysel olarak keşfetmeye başlamıştır. Bu süre içinde gemide bir ayakkabı içinde bitki bulunur , bu dünyada hayatın olabileceğine dair büyük bir umut ışığıdır. Bu duruma şaşıran ve sevinçten havalara uçan kaptan, rotayı dünyaya doğru ayarlamak ister; çünkü yaşama imkanı olduğu hakkında umutlanır. Kaptanın burada söylediği ‘evimize gidiyoruz’ sözü;  yaratılan dünyanın 700 yıl geçmesine rağmen bile ev olarak benimsenmediğinin, bir yabancılık içinde yalnızca hayatta kalmak amacıyla sahiplenildiğini gösteriyor bize.  Ancak bu noktada, robot eve dönme emrini dikkate almayıp isyan eder. Kaptanı odasına kapatan robot; bitkiden acilen kurtulma amacındadır. Yerleşik sistemde, insanların isteklerine yönelik, ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik orada varlığını sürdüren robotların, bitkiyi ortadan kaldırma çabaları bize şunu gösterir. Emirlere uyan birşeyler hakkında düşünme yetisini unutmuş insanların kendi gelecekleri ve hayatları hakkında söz sahibi olma istekleri sistemin işleyişini tehdit edici bir unsurdur ve bu isyan hemen bastırılmalıdır. Bitki burada umudu temsil eder, harekete geçme umudunu. İnsanlar, Wall-e ve Eva’nın öncülüğü ile dünyaya döner. İnsanlık, dünyayı temizleme ve yeniden bir hayat kurma umuduyla dünyada var olmaya başlar. Yeşilin umut ile eş değer kılınması, içinde yaşadığımız dünyada yeşil alanların varlığı ve önemini bir kez daha gösterir. Örnek alınası bir arkadaşlık, dostluk ve sevginin temsilini bizlere sunan Wall-e ve Eva içinde yaşamakta olduğumuz dünyada sanal yaşamlar içine hapsolmuş kimliklerimizi ve dünyadaki çöp sorununu biraz komik anlatımlı, eleştirel bir şekilde yaklaşmıştır.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Cansel Taşkın

Anadolu Üniversitesi sosyoloji bölümü 4.sınıf öğrencisiyim. Eskişehir'de yaşıyorum. Film izlemek en büyük hobim. Ayrıca Godfather isimli sine-teori dergisinin yazı kadrosundayım. İlerde medya üzerine yüksek lisans yapmayı ümit ediyorum. Bana şans dileyin! Herhangi bir konu hakkında sormak istediğiniz bir şey olursa, kaynak vb. elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. Sevgiler, saygılar.

Bir cevap yazın