in

Yeşile açılan bir pencere

Yine bir final haftası; çalışma masası, ben ve aklımın üçlü koltuğunda sen… Mekanı değiştirdim bu sefer ama masa aynı masa, ben aynı ben, sen aynı sen… Sahi aynı mısın sen? Dur geleceğiz o konuya.

Dediği gibi Edip’in: “Masa da masaymış ha!” Final haftasını da aldı, beni de, azmimi de, seni de, kalemimi de… Ne demişler “Kalem kelamın dik duran halidir.” Kelamımı da aldı masa. Aldı sığdırdı hepsini koydu karşıma. Yetmez gibi bir de Neşet Ertaş’ı sıkıştırmış. “Neredesin sen?” dedi az önce, sonra kalpten kalbe görünmeyen yoldan bahsetti. Tam yürüyeyim dedim o yolu, “Dur kızım” dercesine “Rızasız bahçenin gülü derilmez”dedi. Sahi senin elinden gel olacak mı dost? Varacak mıyım gönlünün dağına? Kaç kişi öldü o yolda? Sağ kalır mı bu gönül? Gücüm yok dost çok yoruldum. Gözlerim dolar oldu artık saniyelerde. Sorgulama artık geleceğini, gel de geleyim. Cahil değilim rengine kanmadım; gönlüne kandım, gönlüme aldım. Gel artık dost. Tut yüreğimden geleceğe yürüyelim kalpten kalbe var olan yolda, görünmeyelim kimselere. Bir ellerin bir ellerim olsun yeter. Çay da demleriz; iki bardak bir çaydanlık olsun yeter. Bilirim kullanmazsın şeker. Aylarca bekledim yoruldum dost, gel artık yarınlarıma. Yanımda, yarınımda sen olmayınca bugünün de tadı kaçıyor.

Hatalarım dizilmiş önüme bollarca. Kaçmaya çalıştıkça kovalamış hayatım boyunca. Bir hata da sen olma bana. Daha bir gönüle zarar vermemişken harabeye döndüm. Gel toplanalım beraber. Daha hafta geçmedi üstünden “Dağıldım baharda toplayacağım” dedin. Anlamın çeşitliliği  iyidir. Gel beraber toplanalım bu bahar. Toplanalım işte bir olalım, bir olmayacaksak da iki ayrı bütün olalım. Yoruldum yarımın sende oluşundan. Nereye gidemeyeceğimi (gideceğimi yazacaktım ama kafam yorgun dost) bilmeyen daha çok yorulurmuş hep. Ölüyorum dost ölüyorum. Bunları hiç okumayacağını bile bile yazıyorum. Açık şeyleri sevmem dost. Demli, koyu, zifiri seviyorum. Demli değilse duygularım, uğrunda hiç almadım elime kalemi. Kelamım kendi ayakları üstünde durunca zorla yazdırıyor kendini. Yoksa bilirsin yazamam kalabalıklarda. Bilmeyebilirsin de…

Duygularımın demine armut sıktı Erdem biraz önce. Bilirsin en iyisini o yer. Belirtmek istemiş. 12 dakikadır yazamıyorum dost. Benden bu kadar. Sonrasını yüzüne söylemek dileğiyle…

27.12.2017

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Ayşegül KARAKURT

Çayı, kitapları, çocukları ve Eskişehir'i seven bir Ege kızı...