in

Zincirlere Uyanmak

Sanıldığı gibi bebeği oraya bağlayan tek bağ kordon bağı değildi.
Bir bebek, ana rahmine düştüğü ilk andan itibaren milyonlarca görünmeyen zincirle bağlanırdı…

Hamilelikte anne karnında bebeğin oluşum aşamaları 01 6          Kordon yardımıyla besin ihtiyacını karşılayan bebek hızla büyüyor,beraberinde onu olabildiğine tutsak eden milyonlarca zinciri de besliyordu. Bebek büyüdükçe zincirler de
kalınlaşıyor, ayaklarına,boynuna,ellerine kısacası ulaşabildiği her yere ulaşıyordu. Sonra ne mi olmuştu? Bebek, zincirlerin dayanılmaz ağırlının farkına varmış,buradan kurtulmak için karşısına çıkan ilk ve en kolay yolu seçmişti. Ve nefes aldığı sürece, o ikinci yolun ne olduğunu asla bilemeyecekti…
Mekan değişikliği yaşaya bebek,zincirlerden arınmanın anlık huzurunu yaşıyordu. İçeride yaşadığı kötü zamanların şokunu atlatamamış olacak ki, çıkarabildiği en yüksek sesle bir yardım çağrısında bulundu. Çılgınlar gibi ağladı.
Bebeğin parmak uçlarında hissedilen sıcaklık, küflü zincirlerin açtığı derin yaralardı. Ve bebek, zincirlerden kaçmak için seçtiği bu yolda ölümcül bir hastalığa yakalanmıştı: Yaşamak!
Neyse ki farkında değildi olup bitenin. Bildiği tek şey o zincirlerle bağlı olduğu yerden kurtulmuş olmasıydı. Zira bulunduğu yerde henüz onların hiçbirini göremiyordu.
Bedeninin rahatlığı, onu bu muhteşem yere getiren kararı vermenin gururuyla birleşince, tadına doyumsuz bir haz yaşıyordu. Bunun yanında her gün yeni bir duygusal deneyim kazanıyor, kavramları tek tek anlamlandırmaya çalışıyordu.
Zaman hızla akıp gitti. O bebek büyüdü ve ilk adımlarını attı. Uzaklaşıyor olmanın dayanılmaz hafifliğini keşfetti. Oysa en yakınları için ters giden bir şeyler vardı. O adımlarıyla mesafeler kat ettikçe, ona yanlarından ayrılmasının çok tehlikeli olduğunu tembihliyordu. Olsundu, onlar en iyisini bilirdi.
Bebek büyüdü, büyüdü ve çocuk oldu. O zaman farkında olmasa bile en özgür zamanlarını yaşadı. Kaldı ki kurtulduğu sandığı zincirlerin sadece en serbest noktasındaydı. Çocuktu işte. Ne olursa olsundu. Zincirlerinden bir salıncak yaptı ve sıkı sıkı tutunup sallandı…
          Zaten fazla uzun sürmedi bu zamanları. Çocuk büyüdü, genç oldu. Dizlerindeki yaraların bıraktığı izlerden başka bir şey kalmadı o günlere dair. Kahkahaları vardı birde işte ama, onları da okula girmeden evvel kapıda bırakıyordu her sabah. Zira Gülünecek ne vardı, söyleseydi de hep beraber gülselerdi.”
          Zaman geçti, genç büyüdü. İş buldu, para kazandı. İşçi oldu, aç kaldı, çok doydu, aşık oldu, dost kazandı,dost var sandı,türkü söyledi,şiir yazdı, tütün sardı, huzuru buldum sandı, ölenleri gördü,kimisini kendi gömdü,sevdiklerini kaybetti, sevdikleri var zannetti,vicdanı sızladı,martılara simit attı,üç kuruş için onurunu sattı,sevdiği kadını aldattı sordular, cevap verdi: Hepsinin toplamı hayattı!
          Hâlâ kendine dürüst olamadı. Zincirlerini farkına varırsa onları var ederim sandı. Oysa farkındalık, uyanmaktı. Uyanmak ve tüm bu kirli toplumsallıktan arınmak… Yaşanılan her şeyin birer illüzyon olduğunu fark etmek. Uyanmak!

Zincirlerden kurtulmanın yolu onları görmezden gelerek onlarla yaşamaya alışmak değil, zincirlerin farkında olmaktır. Farkında olduğun an gerçekten uyandığın andır. Uyandığın an ise hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır…

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Merve Akçiçek

Bir cevap yazın