in

2022 Duygular Yılı Olsun

Artık klasikleşen yılbaşı yazılarına bir yenisini daha eklemek üzere bu satırlara başlıyorum. Niyetim aslında 2021 bitmeden bir şeyler yazmaktı ama zaman o kadar hızlı geçiyor ki ben yetişemeden 2022’ye girdik bile..

Saatler 01:08’i gösteriyor, yeni yılın ilk saatleri. Biraz önce Hayat Bilgisi’nin yılbaşı bölümünü izleyerek yılbaşına girdim. Tam şu anda ise tamamen tesadüfi bir şekilde Gönülçelen çalıyor ben bu cümleyi yazarken. Çocukluk, ilk gençlik anıları hep belleğimde benim. Eskiye dair ne varsa unutamıyorum. Önceden bu durumdan şikayet ederdim ama yaşadığım döneme bakınca kendime ne kadar haksızlık ettiğimi anlıyorum zaman geçtikçe. Bu cümleyi kuracak kadar yaşlanmadım henüz, ama her şeyin en güzeli gerçekten eskidenmiş. Eski yapılar belki de bu yüzden hala sapasağlam ayakta duruyor o eşsiz güzellikleriyle. Ama şimdi yapılanlar tamamen süsten ibaret. Her şey tamamen tüketme üzerine.

 

Yine bir yılbaşı geldi ve ben yine o ilk duygularımı koruyorum içimde. Tıpkı bir çocuk gibiyim. Oysa bazı insanlar için bugün sıradan bir gün ama benim için hiç öyle olmadı. Muhtemelen kaç yaşımda olursam olayım aynı hislerle kutlayacağım bu özel günü.  Elbette herkes istediği gibi düşünmekte özgür, ben de böyle düşünmekte ve böyle hissetmekte özgürüm. Zaten hayattan öğrendiğim bir şey varsa o da ne olursa olsun insanın mutlu olduğu şeyleri bırakmamasıdır. Bizi biz yapan şey bu zaten. Hepimiz birbirimizin aynısı olsak ne anlamı kalır ki? Bir robottan ne farkımız kalırdı.. Kaldı ki o alanda ilginç çalışmalar var. Şu an araştırmacıların uğraştığı şey robotlara duygu yüklemek ve onlardan aynı bizler gibi duygusal tepkiler vermelerini beklemek. Bana ilginç gelen şey de bu işte: Robotları insanlaştırmaya çalışmak yerine acaba robotlaşmaya doğru giden biz insanları uyarsak güzel olmaz mı? Noldu ki insanlara, herkes duygularını kaybetmiş gibi. Sait Faik’in dediği gibi “Kimseler aşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?”

Sanırım beklemiyor artık kimse..

Sokaklarda hep bir yerlere ulaşmaya çalışan insanlar var artık. Çoğunun yüzünden düşen bin parça. Kimse yüzünü kaldırıp da gökyüzüne bakmıyor. Oysa mucize orada. Yağmurda ıslanıyor herkes, kimse onu hissetmiyor. Tesadüfen güzel bir olaya denk gelinirse biri alıyor eline telefonu ve kaydediyor o görüntüleri. Hemen sosyal medyaya yüklüyor ve diğer insanlar bunu görünce sanki daha önce hiç görmemiş gibi tepki verip şaşırıyorlar. İşin garibi sanki o şey(bir ağaç, bir kedi, bir manzara, bir olay her neyse) uzaydan gelmiş gibi, içimizde olmayan bir şeymiş gibi..

Oysa hepsi yakınımızda olan şeyler. Bazen kafamızı kaldırmamız gerekiyor, bazen hemen yan tarafa çevirmemiz. Birkaç güzel söz söyleyince değişiyor her şey. Sadece ön yargılarımızdan kurtulalım, duygularımızı saklamayalım yeter. Çok fazla telefona bağlı kalmayalım mesela. Bir mesaj başlatacaksa bir konuşmayı o da şu olmalı:

-Yemişim whatsappını instagramını. Kapıdayım cama çıksana.”

Gerisi kendiliğinden gelir. İnsan zaten bir şeyi gerçekten isterse tüm evren onu gerçekleştirmek için işbirliği yapar der Paulo Coelho. Yürekten istersek ve önünde bir engel yoksa o dileğimiz er geç gerçekleşir. Bizim, kalbimizin sesini dinlemeye ihtiyacımız var, ondan uzaklaşmaya değil..

 

Evet..

Bir yıl daha geride kaldı. Çeşit çeşit duygular yaşadık ama bugüne kadar geldik. Hep güzel şeyler yaşamadık elbette. Canımızın fena sıkıldığı zamanlar da oldu. Ama hepsi geçti. Geçiyor zaten, geçmeyen ne var ki.. Yıllar geçip gidiyor. Onu durdurmak mümkün değil madem, o zaman bırakalım kendimizi onun akışına. Sayılar gibi biz de değişelim. Öğrenelim hayatı hep birlikte, sevelim birbirimizi. En güzel duyguları paylaştığımız gibi en kötü anlarda da sarılalım sevdiklerimize. Bu hayat bir kere yaşanıyor. Yaşayalım o zaman gönlümüzce..

Herkese Mutlu Yıllar.

What do you think?

-1 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Ünal DEMİR

Hayatı anlamanın yolunun önce kendimden geçtiğini anladığımdan beri yazıyorum..

Bir cevap yazın