”Ne senden öncesi ne senden sonrası”
Öncesine dair bir fikrim yok. Neydim, neredeydim ve kimdim bilmiyorum, hatırlamıyorum. Sanki her şey o gün hayatıma girmenle başladı ve konuşmayı, yürümeyi her şeyi seninle öğrenmiş gibiyim. Beni aldın büyüttün,ve belki de sen doğurdun. Sen benim neyimdin, bilmiyorum. Seni gördüm, elini tuttum. Yürüdüm. Bazen düştüm, babam oldun. Dizlerim kanadı, sen koştun. Beni yerden sen kaldırdın. Bazen sana tutundum, birlikte düştük. Seni gördüm ; konuştum. İlk kelimem güven oldu, sonra sevgi. Aşk yoktu, ama iltimas dolu bir sevgiydi bu. Sana konuştum sana anlattım. O an en yakın arkadaşım oldun. Dinledin, dinledin , dinledin….
Beni aldın, besledin büyüttün, annem oldun. Sevginle doyurdun karnımı. O günler en güzel öğünümdü.
Bazen sen anlattın, dinle dedin. Dinle sevgilim; bu böyle, şu şöyle. Yapma dedin, yap dedin. Benim en güzel öğretmenim sen oldun..
Ama yok, sonrası yok. Ne olduğumu senle gördüm, serpildim, büyüdüm ve sonra kayboldun. Sadece oldukların kaldı. ”O günler, o ilkbahar, o sarı yazlar.” Biz kışı hiç görmemiştik. Üşümemiştik. Şimdi yokluğun ”Ankara ayazı.”
Senden sonrası mı ? Bilmem. Öncesini de bilmezdim. Duvarları siyah, camları apartman boşluğuna açılan kuytu bir evdeyim. Ne kadardır buradayım bilmiyorum. Zaman ne, şehir nere, ben kim oldum bilmiyorum. Sadece bunu biliyorum artık ; hep kış yaşanıyor burada. Ve bir de gökyüzünü görmeyi çok istiyorum…