in

Ayrılmak İstiyorum Ahmet

Merhaba Ahmet, ben geldim. Fakat diyeceklerimi dedikten sonra hala ne kadar ben olurum bilmiyorum. Aylin Balboa’nın Osman’a dediği gibi ben de sana diyorum artık. Ben ayrılmak istiyorum Ahmet.

Hemen başlama konuşmaya, biliyorum biz zaten ayrıldık. Olsun ben yine de istiyorum. Onca zamanda emeğim yokmuşçasına ayrılığımızda da payım olsun istiyorum. Niye şimdi diye sorma, ben de bilmiyorum. Ama galiba yoruldum Ahmet. Ya da insanların evlerine çekilmesiyle kendine gelen doğa gibi özüme döndüm. Senden gidecek cesareti buldum. Sana ilk yazdığımda ‘Sana sokaktan geçen adamı bile yazabileceğimi söylemiştim ama seni yazabileceğimi hiç düşünmemiştin değil mi?’ diye sormuştum. Şimdi başka bir soruyla daha geliyorum. Senden ayrılabileceğimi hiç düşünür müydün? Özür dilerim ama bu sorunun joker hakkı yok. Soruların ve sorunların artık telafisi de yok. Ahmet, ayrılmak istiyorum. Yok yok öyle çabuk gitme. Havalı birkaç son sözüm olsun istiyorum.

Diyordum ya boğazımda yumrular var şimdi bir hokkabazın şapkasından durmaksızın çıkardığı mendiller gibi ben de sana boğazımdan methiyeler çıkaracağım. Rahatına bak, konumuz uzun yolumuz bitti. Öncelikle söylemeliyim ki bu kararı almam kolay olmadı. Birkaç sinir krizi, olur olmadık gülmeler, sürekli seni düşünmeler, istiklal marşı ve kapanış.

Oturduk düşündük, sana öyle geldik. Biz derken mi? Seninle ve senden sonra diye ikiye bölündüm ya ben. İkimiz işte. Ama konuya odaklanmıyorsun Ahmet. Bırak tırnaklarını yemeyi! Artıları bir yana eksileri bir yana ayırınca artık eksilerinde boğuluyorum ben. Eksikliğinle yaşamayı yeni öğrendim zaten bir de bunu kaldıramam. Ben ayrılmak istiyorum Ahmet.

Ne kadar önemsersin bilmiyorum tavsiyelerimi ama bence sen de ayrıl. Olmadığın halde öyleymiş gibi görünmeye çalıştığın kişiyle başla. Tecrübelisin de ayrıl gitsin. Yolun en az benimki kadar uzun. Kalabalık gidersen kolaylaşır sanma. Benim gibi sırtından o küfeyi almayacak insanları yanında yoldaş sayma. Ama sürekli elinde kalanları say. Saymazsan kendine bir şey kalmıyor. Aaaa! Burada ayrılıyoruz farkında mısın Ahmet. Ben hala sana tavsiye veriyorum.

Nazım ondan boşanmak istediğinde Piraye yataklara düştü. Çok da farkımız yok aslında o kızıl saçlı bacısıydı sevdiğinin bense minik kuşun senin. Ama Piraye o yataktan kalktı Ahmet. Kalktı kendine bir çay yaptı. Nazım’ı görmeye gitmek istedi. Cezaevinde olan bu son görüşmede her şey normaldi. Ama oradan çıktıktan sonra Piraye durdu ve oğluna dedi ki: Artık Nazım’ı sevmiyorum. Evimize her zaman gelebilir seninle görüşebilir, soframızda oturabilir… konuştu da konuştu. Oğlunun aklında kalan ise sadece ‘Artık Nazım’ı sevmiyorum’ deyişiydi. Üzgünüm ama ben de seni artık sevmiyorum Ahmet.

Seni sevmek isterdim. Çünkü seni sevmek güzel şeydi, umutlu şeydi. Ama sen değiştin Ahmet. Bu halini sevemiyorum beni de anla. Ben ayrılmak istiyorum. Hem seni sevmek benim için sana ait olan her şeyi sevmek demekti. Her şeyin benken kendimi de seviyordum, ama şimdi sana ait olan şeyleri sevmeye kalksam kendime bir şey kalmaz. E el insaf be Ahmet. Bu yüzden ayrılmak istiyorum.

Evet, seni bu yüzden buraya çağırdım, evet son sözlerim bunlar. Neredeyse unutuyordum. Ben Piraye değilim, evime gelmeni istemiyorum. Olur da bir gün ben kapını çalarsam da lütfen açma. Büyük ihtimalle yoldan geçiyorumdur ya da yolumu kaybetmişimdir. Herkese selam söyle Ahmet. Kendini bulabilirsen en çok da ona selam söyle, sol dudağının kenarından öp benim için. Kapıyı arkandan kapat lütfen. Çünkü biliyorsun, ben ayrılmak istiyorum.

What do you think?

2 Beğeni
Upvote Downvote

Bir cevap yazın