in

Bekle beni!

“bekle beni, döneceğim

bütün gücünle bekle.

bekle, sarı yağmurlar

hüzün getirdiğinde.”

Bir şiir var ki Ortodoks metinlerinden sonra ikinci sırada. Yazıldığı dönem de dâhil kasıp kavuruyor ortalığı Rusya’da. “Bekle Beni” diyor Konstantin Mikhailoviç Simonov “Zhdi Meny” asıl adıyla şiirinde. Takvimler İkinci Dünya Savaşı’nı gösterirken beden yığınlarının hendek olduğu cephede,  mermilerin çarpışmasının yanında Simonov’un yürek çarpıntısı sonucu dökülüyor kâğıda kalem “Bekle Beni” diyerek.

Hikâyeyi başa almak gerekirse savaş öncesi Simonov Kızıl Yıldız ve Savaş Bayrağı gazetelerinde çalışmaktaydı. Savaşın başlaması ile Stalingrad cephesinde hem muhabir hem de yarbay rütbesiyle bir askerdi. Aynı zamanda parti üyeliği de yapmaktaydı. Daha 25 yaşında aşkı nefes ucunda, sevdiği kalbinde gencecik bir delikanlı… Tüm askerlere tercüman olurken yazdığı şiirle sevdiği kadına sesleniyordu Simonov tüm aşkı ile biricik Valentina Serova’sına. Gördüğü ilk anda vurulduğu kadına:

“bekle uzak yerlerden

mektup gelmez olduğunda.

bekle, birlikte bekleyenler

beklemekten usandığında.”

diyordu onunla geçireceği zamanları düşünerek. Yazdığı şiiri gazeteye gönderirken emin de değildi sevdiğinin eline geçeceğine. Yayınlandıktan kısa bir süre sonra her askerin cebince yazılı bulunması da tesadüf olamazdı. Savaş cephesinden sessizce haykırılan umutların bir parçası idi “Bekle Beni”. Ve bu satırları Rus Dili ve Edebiyatı Profesörü Ataol Behramoğlu’nun çevirisiyle okumaktayız.

“Çıldırmak üzere olduğumu anladım ve bunu önleyebilmenin tek yolu Valentina ile konuşmak, ona aşkımı ve hasretimi anlatmak ve mutlaka geri döneceğimi söylemekti” diyerek anlatıyor Konstantin Simonov şiiri yazdığı geceyi. Çıldırmamak nasıl mümkün olabilir ki? Sevdiklerinden ve sevdiğinden uzakta, mermilerin sesi arasında yaşama tutulma mücadelesi… Yüreğin aklını esir almış. Gidenlerin gelmediği bir savaştan sağ dönmeme düşüncesiyle çıldırmamak ne kadar da zordu. Birbirini severek mutlu yaşamak varken bu çarpışma neden diye sadece Simonov değil hangi asker düşünmemiştir ki!

“varsın oğlum ve anam

yok olduğuma inansınlar,

varsın, yorulup beklemekten

otursun ateşin başına dostlar

içsinler o acı şaraptan

rahmet dileyerek yitene

bekle. o şaraptan

içmekte acele etme.”

Elinde silahı, üstünde üniforma ile geri dönmek sımsıcak yuvasına… Aklı bu cephede son nefesini vereceğine kanaat getirmesine rağmen yüreği bunu kabul etmemektedir. Konstantin istiyor ki tanıdığı kim varsa –ki annesi bile olsa- öldüğüne inandığında bile beklesin sevdiği. Bilsin istiyor onunla güzel günlere geleceğini. Zorlarken göğüs kafesini kalbi tutunduğu umudunu bilsin istiyor. Savaş bitip de yuvasına döndüğünde âşık olduğu kadını bıraktığı gibi bulamıyor Simonov. Daha sonraları evlilikleri boşanma ile sonuçlanmıştır. Çok sevdiği Valentina’nın cenazesine katılmamasına rağmen mezarına bırakılan hercai menekşesi ve ‘Zhdi Meny’ yazılı küçük bir kâğıt sorulduğunda sadece gülümsemekle yetinmişti.

Ne kadar şiddetli olursa olsun aşkları öldürmeye yetmiyor savaşlar. Yetmiyor ki hala etkisi bitmiyor o duygunun döküldüğü şiirler. Ve şu dizelerle sonlandırıyor şiirini Simonov kan revan içinde tutunduğu aşkına:

“bekle beni, döneceğim

tüm ölümlerin inadına.

varsın, beklemeyenler

yorsunlar bunu şansa.

anlamayacak onlar

nasıl ortasında ateşin

kurtardı beni

senin bekleyişin.

nasıl sağ kaldığımı

ikimiz bileceğiz sadece:

başardın beklemeyi sen

kimsenin bekleyemediğince.”

What do you think?

3 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Zeynep

okudukça gezen, gezdikçe öğrenen, yüreği yettiğince yazan

Bir cevap yazın