in

Bir Avuç Dolusu Huzur

Uzaklara dalmak isterdim. Tek gereken bir avuç dolusu hayal, okyanus mavisi. Mutluluğun her çeşidine gerek yoktu, huzur yeterliydi.

Bir dostumla uzunca sohbetlerimizden birinde aklımda yer etti mutluluk denen kavramın gelip geçici halleri. Mutluluğun çeşitleri vardı ve büyük olan küçüğü yutuyordu hep. Ya da açık denizde gözden kayboluyordu yalnız dolaşan her balık gibi. Bir gün gelen bir telefona bürünürken mutluluk, bir başka gün kalpteki minik bir çarpıntıya saklıyor kendini. Bazı anlar bir çikolatanın tadındayken, bazı anlarda düş kırıklarının altına saklıyor kendini. Göz yaşlarımızla alabora oluyor ya hani, en acısı. Bir ağacın ilk çiçeğinden fısıldıyor gülümse diye. Belki birkaç saniye sonra bulutlar yüzünden kararan havayla, yakalamak ne mümkün, kaçıyor okyanusun en derinine.

Aynı sohbette fark ettiğim bir başka gerçeği paylaşayım sizlerle. Huzur tek!! Bir omuzda, bir bardak çayda, gece ya da gündüz, tek başına ya da kalabalıkta.. Yer, zaman, mekan değişse de o hep aynı. Ya var ya yok. Huzurlu musun? Ya evet ya hayır. Ya bir ya sıfır.

Mutluluk gibi değildir huzur. Kılıktan kılığa girmez, azıyla çoğuyla uğraştırmaz insanları.  Ne kadar mutlusun sorusunun cevabı korkutucu değil mi sizce de? Az. Yetersiz yani, doyumsuzluk sanki biraz. Ama huzur öyle mi? Huzur varsa bitti. Az huzurluyum diyen birini duydunuz mu hiç? Ben duymadım. Huzur başka duyguların arayış sebebi olur çoğu zaman. Yokluğunda mutluluk ararsın. Varlığında mutluluğun ne olduğunun pek de önemi yoktur aslında.

Mutlu değilim diyenler, artık huzuru aramanın vakti değil mi?

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by İrem Demirel

Anadolu Üniversitesi- MATSE

Bir cevap yazın