in

Boş Günlük

Jeannette evlerinin bahçesinde köpeğiyle oynuyordu. Pırıl pırıl sabah güneşi onlara gülümsüyordu. Jeannette şaşırdı çünkü haftalardır hava çok kötüyken bugün birdenbire bahar gelmiş gibiydi. Genç kız köpeğini kucağına aldı. Tam aklından sahilde yürüyüş yapmayı geçiriyordu ki garip bir ses duydu. Ses ürkütücüydü. Birden kuvvetli bir rüzgar esti , hava soğumaya başladı. Jeannette çığlık atarak bir ağaca tutundu. Yoksa gittikçe şiddetini arttıran rüzgar onu uçuracaktı. O an etraftaki her şey dönmeye başladı. Evler , ağaçlar , insanlar , köpeği Angel… Her şey derin bir girdaba sürükleniyordu. Jeannette avazı çıktığı kadar bağırıyordu ama kimse onu duymuyordu. Tam kendisi de o karanlık girdaba sürükleniyordu ki o anda…
Gözlerini açtı. Yattığı hastane odasının bembeyaz tavanını gördü. Aldığı ağır ilaçlardan yine kabus görmüştü belli ki. Kalbi deli gibi çarpıyordu , yüzü terden sırılsıklam olmuştu. Her yerinin ağrıdığını hissediyordu Jeannette. Bulanan midesini zor bastırıyordu.Oysa bundan üç yıl öncesine kadar nasıl da sağlıklıydı. Eski günlerini hatırlayınca gözleri doldu. Ağlamak istiyordu ama buna bile mecali yoktu.Hastalık onu yatağa düşürmeden önceki o güzel günler… Ne kadar da neşeli bir kızdı! Gülmek ona çok yakışırdı.Şimdi ise gülmenin ” g ” sini bile unutmuştu.
Sol tarafındaki pencereye baktı Jeannette. Korkunç sağanak hala devam ediyordu. Rüyasında neden havanın güzel olmasına şaşırdığını anladı. Sağanak görüntü zihnine öylesine kazınmıştı ki… Oysa o güneşli günleri severdi. On yedi yıllık ömründe hep güneşli günler sevindirmişti onu. Yağmur sanki kötü bir şeyin habercisi gibi gelirdi. Nitekim hasta olduğunu da yağmurlu bir günde öğrenmişti.
Ziyaretçisi hiç eksik olmazdı Jeannette Brown’ın. Akrabaları , arkadaşları , bazen de öğretmenleri… Ama onun belli etmese de dört gözle beklediği tek bir kişi vardı : Teddy Corner. Okulun yakışıklı , havalı , popüler çocuğu. Jeannette ona platonik bir aşkla bağlıydı. Ne var ki Teddy bunun farkında bile değildi. Ara sıra yemekhanede , koridorda ya da bahçede karşılaşıp ayaküstü sohbet ediyorlardı gerçi ama hepsi o kadardı. Aylardır hastanede yatmasına rağmen Teddy onu bir kez olsun ziyarete gelmemişti. Jeannette her gün , ” Belki bugün gelir ” diye düşünüyordu ama…
Jeannette , kapının açılmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Annesi içeri girmişti. Ms.Brown , “Ah , uyandın demek tatlım ” dedi gülümsemeye çalışarak. Gözleri şişmiş , kıpkırmızı olmuştu. Anlaşılan doktorumla konuşmuş , diye düşündü Jeannette , acı acı. Ms.Brown geçip kızının karşısındaki sandalyeye oturdu. Uykusuz kaldığı her halinden belliydi. Elindeki kırmızı poşet Jeannette’in dikkatini çekti.
” O ne anne ? ” diye sordu.
” Bu, senin için küçük bir hediye , hayatım . ” dedi annesi kendisinden beklenmeyecek bir enerjiyle. Poşeti açarak içinden kalın , süslü bir defter çıkardı. ” Günlük tutmayı sevdiğini biliyorum. Onun için sana bunu aldım. Bugünden itibaren yazmaya başlarsın , değil mi ? Ziyarete gelen arkadaşlarını yazarsın mesela. ”
” Teşekkür ederim , anneciğim ” dedi Jeannette yorgun bir sesle. Serum bağlı olmayan eliyle günlüğü tutup inceledi : Üzerinde renkli kalpler vardı. Yemyeşil bir kutusu , kilitlemek için de anahtarı bulunuyordu. Birden içinde günlüğe yazmak için şiddetli bir istek duydu. Ziyaretçiler gelip gittikten sonra ilk sayfayı doldurmaya karar verdi.

Gözü karşıdaki duvar saatine ilişti. Tik tak. Tik tak. Tik tak. Zaman nasıl da hızlı geçiyordu. Garip bir ikilemin içine düşmüştü Jeannette. Bir yandan zamanın hızla geçmesini istiyordu ki ziyaretçileri bir an önce gelsinler ; bir yandan da zamanın durmasını istiyordu çünkü akıp giden saatler onun aleyhine işliyordu… Tik tak.Tik tak.
Tek ikilemi zaman da değildi üstelik. Bir yandan Teddy’nin gelmesini , onu bir kez olsun görmeyi deli gibi istiyor ; bir yandan da kendisini bu halde görmesini hiç istemiyordu. Kafası son derece karışıktı.
Yarım saat sonra beş arkadaşı ellerinde hediyeler , yüzlerinde saklamaya çalıştıkları hüzünlü ifadelerle hastane odasındaydılar. En yakın arkadaşı Bonnie , okuldaki maceralarını anlatıp sınavların zorluğundan bahsediyordu. Dean , cep telefonuna son indirdiği şarkıları dinletiyordu. Nancy ile Daphne , Ms.Brown ile sohbet ederken Fred yaptığı esprilerle Jeannette’ı neşelendirmeye çalışıyordu. Her şey güzeldi ama Teddy yine yoktu. ” Bir kez olsun merak edip gelmez mi insan ! ” dedi içinden Jeannette.Yaşadığı hayal kırıklığının kimse farkında değildi.
Bir saat kadar sonra arkadaşları gitmişti. Annesi , Jeannette’in işten yeni gelen babasıyla birlikte kafeteryaya inmişti. Genç kız , başını yana doğru çevirdi ve komodinin üstündeki yeni günlüğüne baktı.Kendi kendine , ziyaretçileri gittikten sonra ilk sayfayı dolduracağına dair söz vermişti. Oysa şu an içinden gelmiyordu. Kendine bile itiraf edemiyordu ama o günlüğe en çok Teddy’nin geldiğini müjdelemeyi isterdi.
Teddy ertesi gün de gelmedi. Sonraki gün de. Ondan sonraki gün de. Jeannette günlüğüne hiçbir şey yazmadı. Komodinin üstünde öylece duruyordu hala. İçinden ne günlüğüne bakmak geliyordu ne de duvar saatine. Yelkovanla akrep eskisinden daha mı hızlı dönüyordu ne ? Zaman giderek daralıyordu.Kendisini her geçen gün biraz daha kötü hissediyordu. Kaçınılmaz sona doğru yürüdüğünün farkındaydı…
İki hafta daha geçti aradan… Bonnie bu kez tek başına ziyarete geldi. Jeannette artık konuşmakta bile güçlük çekiyordu. Bütün gücünü toplayıp gülümsemeye çalıştı vefalı arkadaşına. Bonnie , odada beş dakika kalabildi ; doktorlar artık sadece bu kadarına izin veriyorlardı. Giderken , ” Ben gideyim , başka zaman yine gelirim , sen de biraz uyu ” dedi. Ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü. Tam çıkarken ” Görüşürüz Jeannette ” dedi ve gitti. ” Evet ” diye fısıldadı Jeannette , kapı kapandıktan sonra. ” Görüşürüz !? ”
Birkaç gün sonra , Londra yakınlarında bir hastanenin boşalan odasında , sayfaları bomboş bir günlük bulundu. Hiç el değmemiş gibi , yepyeniydi.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Merve Parlakyıldız

Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenim görmekteyim. Yazdığım öykü ve şiirler mevcut.

Bir cevap yazın