in

Dünya Sinemasından Sizi Düşünmeye Sevk Edecek 10 Film

Rosetta (1999)

1999 yılında yapılmış olan film, alkolik bir anneye sahip olan bir kızın verdiği yaşam mücadelesini konu ediniyor. Farklı ve özgün bir tarzla öne çıkan Fransız Dardenne kardeşler tarafından beyaz perdeye aktarılan film, aynı zamanda Belçika’da çocuk işçiliği ile ilgili yasal düzenlemenin mimarı olmuştur.

rosetta-review

 

Before Sunrise / Before Sunset / Before Midnight (1995-2004-2013)

Bu üçleme halinde çekilen aşk filmi sizi hayatınızda yer eden o özel kişi hakkında derin düşüncelere daldıracaktır, hele ki böyle bir aşk yaşadıysanız.  Jesse ve Celine’in bir tren vagonunda başlayan yolculuğu hayatlarını bir arada kurgulamaları ile devam eder. Film; içerisinde sadece iki oyuncunun diyalogları halinde geçmesi, gerçek zaman aralıklarıyla sinemaya aktarılması ve değişmeksizin serinin aynı iki oyuncu tarafından oynanması bakımından ayrı bir değeri ve özgünlüğü de barındırır.

main-qimg-5173e88585cc6392a6aa38587782251e

Daha Yaklaş (2004)

2004 yılında çekilmiş bu film giriş müziği ile kendisine hayran bırakıyor. Film; birbirinden farklı 4 ayrı yaşamın iç içe eklemlenen hikayesini anlatıyor. Farklı karakterlerde olan iki erkek ve iki kadının birbirleriyle olan ilişkileri; sadakati, ahlaki kuralları ve ilişkilerde büründüğümüz kişilik yapısını çıplak gözle sorgulamamızı sağlaması açısından dikkate değer bir aşk filmidir.

18393098-jpg-r_640_600-b_1_d6d6d6-f_jpg-q_x-xxyxx

Mary and Max (2009)

Birbirinden tamamen farklı ve bağımsız hayatları olan iki insanın sıradışı mektup arkadaşlığı öyküsü. Mary arkadaşı olmayan içine kapanık biridir. Max ise orta yaşlarında hayattan bir beklentisi ve kendine güveni olmayan, bir nevi yaşamış olmak için yaşayan bir adamdır. Bir gün ikisinin yolu mektup arkadaşlığı ile kesişir ve ömür boyu sürecek bir arkadaşlığın temelleri atılmış olur. En iyi animasyon değerlendirmemde üst sıralarda bulunan Mary and Max, size arkadaşlığın unutulmuş hatır, doğallık ve sevgi bağını tekrar hatırlatıyor.

mary-and-max-3

Rüzgar Bizi Sürükleyecek (1999)

Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Abbas Kiarostami’nin en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen bu film, civar bir köyde bir cenazenin çekimi için gelen gazetecinin, yerleşik yaşamsal düzene adapte olma ve olamama durumunu çok iyi bir şekilde beyaz perdeye yansıtıyor. Ana karakterin çevresiyle konuşma, tutum ve davranışları bağlamında kurduğu ilişki; bizi kendi yaşamsal çerçevemizi de sorgulatıyor. Doğallığın ön planda olduğu film, Kiarostami’nin oturmuş çekim açısını da en iyi temsil edenlerden biri.

20120726112348750_433_292

Çekmeceler (2015)

Listemdeki iki yerli filmden biri olan Çekmeceler, ülkemizdeki aile yaşantısına çok derin bir balyoz indiriyor. Aile yapısını ve ilişkilerini, çocuğun ilerideki yaşantısını biçimlendiren temel olgulardan biri olarak inceleyen film; bir kadının yaşamındaki derinliğe çekmecelerine uzanarak erişiyor.  Ülkemizde olay bir çıkış yapan Zenne filminin yönetmenliğini üstlenen Mehmet Binay ve Caner Alper, bu film ile büyük  bir çıkış yakalayarak aile yaşamının el sürülemez, yargılanamaz değer yargılarını eleştiriyor. Gizli, sorgulanmayan bir anlamda kapalı bir kutu olan ailenin çekmecelerini birer birer açarak en derin duyguları su yüzüne  çıkaran film, kurgusu ve çekimi ile de büyük bir alkışı hak ediyor.

cekmeceler_0

Kara Tahta (2000)

Ünlü yönetmen Bahman Ghobadi’nin oyuncu olarak yer aldığı, bir savaş sonrası ortaya çıkan yıkım ve enkaz coğrafyasında, öğretmenlerin bir şeyler öğretmek adına verdiği mücadeleyi ele alıyor. Sırtlarında kara tahtaları ile gezen öğretmenlerin kurdukları diyaloglar ve ilişkiler, bize hayatta kalma mücadelesinin kişiden kişiye değişen bakış açısını da sorgulatıyor. Öğretmek ve öğrenmek adına bir şeyler ortaya koymaya çalışan öğretmenler, savaş sonrası yıkımın ortaya koyduğu tahribatta insanların verdikleri mücadelenin farklılığını da gözlemleyebilmiştir. Öğretmenlerin yer değiştirmesi ile farklı karelerle yaşam mücadelesinin anlatılmaya çalışıldığı film, yaşama dair hayata tutunma amacımızı da bize düşündürüyor.

048973_ph4

Sabır Taşı (2012)

Afganistan’daki savaşın neden olduğu yıkımı bir kadının yaşamı çerçevesinde ele alan film; din, ataerkillik ve kadının kesiştiği üçgeni savaş temelinde incelemiştir. Bölgedeki savaşı derinlemesine anlatan film, içerdiği konuşmalar ve hissettirdikleri ile sürükleyici ve sorgulatıcı bir özelliği de barındırır. Kocası hasta ve yatalak olan kadının, halen devam eden savaş içerisinde ona bakma yükümlülüğünü ve bu çerçevede sürdürdüğü yaşamı eleştirel bir dille gözler önüne sermiştir. Hollywood dışında Afgan bir yönetmenin elinden ortaya konan bu film, savaşın yarattığı tahribatı ve etkilediği, paramparça ettiği toplumsal yaşamı kadın öznelinde ele alarak savaşın yıkıcı yüzünü eleştirel bir şekilde incelemiştir.

syngue_sabour_-_r_benoi1

Gece Yarısı Sokakta Tek Başına Bir Kız(2014)

Film İran’ın ilk ürkütücü gerilim filmi olmasıyla ayrı bir öneme sahiptir. İran korku sinemasının altyapısının bir nevi mihenk taşı olan film, İran’ın vampir filmlerine yönelik yabancılığını da ortadan kaldırıyor. Kara çarşaflı bir kadının çevresinde gelişen olay örgüsü ve birbirine bağlı olarak farklılık kazanan olaylar dizgesinin hakim olduğu film, gerilim filmlerini sevenlere dair yeni ve farklı bir soluk olmuştur. Çeşitli ülke sinemalarına ve özellikle gerilim filmi seviyorsanız; bu filmi de izleyip film arşivinize dahil etmenizi kesinlikle öneririm.

a-girl-walk

Mustang (2015)

İnebolu’da yaşayan 5 kızın hikayesinin anlatıldığı film; gelenekler, görenekler ve kaideler etrafında ayrılan kadın ve erkek yaşamının yansımasına derin bir eleştiri sunmaktadır. Anne ve babası ölen ve akrabalarının yanında yaşayan kızlar, ‘gelinlik çağı kız’ın çekirdekten yetişme öyküsünü seyirciye çok iyi aktarıyor. Yaşları 10-11 ile 15-16’ya değin değişen kızlar, kadın olmanın yetiştirilme yaşının olmadığını ve her yaşta dayatılma yoluyla zorunlu öğretimini konu ediniyor.  Film, kızların yaşamı özelinde, Türkiye’deki kadınların sosyal yaşantı içinde yer alma koşullarını kapsamlı bir biçimde eleştirmiştir.

5688fca7c03c0e4b58c9ae7b

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Cansel Taşkın

Anadolu Üniversitesi sosyoloji bölümü 4.sınıf öğrencisiyim. Eskişehir'de yaşıyorum. Film izlemek en büyük hobim. Ayrıca Godfather isimli sine-teori dergisinin yazı kadrosundayım. İlerde medya üzerine yüksek lisans yapmayı ümit ediyorum. Bana şans dileyin! Herhangi bir konu hakkında sormak istediğiniz bir şey olursa, kaynak vb. elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. Sevgiler, saygılar.

Bir cevap yazın