in

Boşlukta Yürümek

Yaşamak boşlukta yürümek gibidir. İnsanlar hayata gözlerini açtığı ilk andan son anına kadar umarsızca bir yaşam sürer. Her günü belirsizliklerle dolu ve bilinmezliklerle dolu yaşamaya mecbur kalarak ömrünün son nefesine kadar hayatını sürdürür. Bunu devam ettirmesinin tek yolu gelecek planları yapmak, hayaller kurmak ve yaşadığı anlara anlam yüklemektir. Bilir ki bunu yapmazsa yaşayamaz. Bu doğrultuda yaşamak zorunda olduğunu her an her saniye kavramayı bilmelidir. Bazen yorulur bazen usanır ama ne olursa olsun yine de varoluş mücadelesini bırakmak istemez. Ruh ve beden birlikteliğinin dengesini kurarak boşlukta yürümeye devam eder. İnsanlığın başlangıcından günümüze dek nice hikayeler nice mücadeleler bu birlikteliğin ürünü olarak yığınlara dönüşmüştür. Yığınlaşan birikim elden geldiğince bir düzeni mümkün kılmıştır. Bu düzen fikirler düzenidir. Bu düzen sistemler düzenidir. Bu düzen insan hikayesinin karmaşık düzenidir. Çatışmalar içerisinde doğmuş ve büyümüştür. Bedeller ödeye ödeye bugüne kadar gelebilmiştir. Bununla da kalmayarak sınırları ve sınıfları da açığa çıkartarak hayata, insana seçenek üretmiştir. İstediğini seçmekte özgürsün demiştir. İstediğini yaşamakta özgürsün demiştir. Ama yanında bir bedelin olacağını da hatırlatarak sonuçlarına katlanmanın gerekliliğini de üstü kapalı olarak insanlara hissettirebilmiştir. Tam bir kaos girdabında insana yaşa yaşayabilirsen demiştir. İnsana geriye kalanda bu boşlukta yürümeyi becermektir. Adımlarınızı dikkatle atmak zorundasınızdır. Şansa bel bağlamazsınız. Her zaman bir gücün engelini hissedersiniz. Bazen bu tek güç çoğalarak yeni güçlerini yaratır. Bir gücü kırdım, aştım, yok ettim derken aniden bakarsınız ki karşınızda oluşan yeni güçler size aşılması daha zor duvarlar karşınıza çıkartır. Sırasıyla o duvarları yıkarak geçmişinize bir kum yığınını bırakırsınız. İnsan dediğimiz varlık bundan dolayıdır ki hiç küçümsenmez. Şahsen hiçbir zaman kimseyi küçümsemedim ve çoğu insanında küçümsemediğini düşünürüm. Yaşayarak, tecrübe ederek insanların küçümsenmeyeceğini anladıktan sonra yaşama pratiğinizi buna göre düzenlersiniz. Düzenlemek sizin için bir zorunluluğu getirecektir. İnsanın yeri geldi mi güçlü yeri geldi mi hırslı olduğunu öğrenirsiniz. İnsanın yeri geldi mi acımasız yeri geldi mi zehir olan öfkesini öğrenirsiniz. Bir an gelir değiştiğini düşünürsünüz. O gücünden eser olmadığını o hırsının yarattığı acımasızlığının tükendiğini ve zehir olan o öfkesinin son bulduğunu düşünmeye başlarsınız. Ama gerçek olan hiç değişmemiş olmasıdır. Belli bir süreliğine sadece saklanmak istemiştir. İnsanı da elbette bir madalyon gibi düşünebiliriz. Bu insanın ön yüzünü gösterdiğimize göre bunun arkasındaki yüzünü de göstermemiz gerekir. İnsanın arka yüzü ise aslında olması gereken veya her zaman olmasını istediğimiz bir yüzdür. Bu yüzün insanı yeri geldi mi yardımını yeri geldi mi merhametini görürsünüz. Bu insanın yeri geldi mi çözümün kendisi olduğunu yeri geldi mi iyilik için var olan azmini hissedersiniz. Bazen gelir bu insanında değiştiğini düşünmeye başlarsınız. Bu noktada önemli bir ayrıntı vardır. O ayrıntı hatanın varlığıdır. Hata istemeden gerçekleştiği için veya bir anlığına kendinizi kaybettiğiniz anda ortaya çıkar. Hata ortaya çıktıktan sonra eğer insan tekrar kendine gelirse ve hata yaptığının farkına varırsa. O insan için artık iki seçenek kalmıştır. İlk seçenek düzeltmektir. İkinci seçenek ise bile bile aynı hatayı devam ettirmektir. İki seçenek arasında kalan insan böyle bir durum karşısında bilincine, vicdanına ve varlığına tutunmalıdır. Haklılık, hakikat bunu gerektirir. İnsan olmanın gereği buna dayanır. Boşlukta yürürken yıkılmak istemiyorsa bunun gereğini yapar. Onun için başka bir yolu yoktur. Eski kuşakların eski zamanların insanları boşlukta yürürken daha mı becerikliydiler? Becerikli olmalarının nedeni acaba boşluklarının çok derin olmamasından mı kaynaklanıyordu? Günümüzün şartları ile o zamanın şartlarını kıyaslayabilir miyiz veya böyle bir hakkı kendimizde bulabilir miyiz? Her dönem, her kuşak ve zaman bence kendi şartları içerisinde değerlendirilmeli kendi içerisinde yorumlanmalı ve kendi içerisinde tanımlanmalıdır. Buna dayanarak ta bir kıyaslamanın olmaması gerektiğine inanlardanım. Bu noktadan sonra kendi günümüze gelecek olursak bizim şuan yaşadığımız dönem, zaman aşırı bir derin boşluğa sahip ve boşluk içinde yürümek veya yürümeye çalışmak bugünün insanı için daha zor ve daha karmaşıktır. Günümüz dünya sorunları büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Gerek dünya gerek ülkemiz bir çok sorunla yüz yüze gelmiştir ve sorunlara çözüm bulunamazsa bu sorunların daha da artıp çoğalacağını da ön görmektedir. Açlık, yoksulluk, kuraklık, salgın, iklim değişikliği gibi nice sorunlar dünyayı yaşanılabilir olmaktan çıkartmıştır. Daha doğrusu insanın yaşamak için olan nefesini, azmini, sevincini hızlıca tüketmektedir. Özellikle dünyayı etkisi altına alan bir virüs salgını içerisinde insanlar hayatta kalmak için daha çok mücadele etmektedir. Yakın zaman içerisinde salgına karşı aşı bulunsa da bu salgının uzun süreceğine benziyor. En azından gelişmiş ülkeler bu süreci erken atlatacaklardır. Geriye kalan ülkeler her zaman olduğu gibi biraz daha yalnızlığa katlanmayı sürdüreceklerdir. Yine olan yoksul insanlara oldu. O insanları içinde barındıran yoksul ülkelere oldu. Salgın milyonlarca insanı etkilemeye devam ediyor. Hayatını kaybedenler sadece bir sayıdan ibaret anılmaya, ifade edilmeye devam etmektedir. Acımasızlığın, çaresizliğin, dibini yaşayan insanlara her geçen gün yeni insanlar eklenmeye devam ederek sorun daha da katmerlendi. İnsanların sorunları salgın öncesinde de vardı. Ama bu salgınla birlikte insanlar daha fazla yoruldu. Daha fazla acı çekti. Daha fazla tükendi. Daha fazla çaresizliği hissetti. Daha fazla umutsuzluğa düştü. Salgın öncesi dünyanın adaletsizliği, eşitsizliği salgın döneminde daha da artmaya devam etti. Yoksulların dünyasına adaletsizlik, eşitsizlik daha fazla girmeye başlandı. Bugünün dünyasında insanlar boşlukta yürüdüklerini daha fazla hissetmeye başladılar. Yaşam mücadelesini daha sert geçiren insanlar boşlukta yürürken dengelerini kaybetmemek uğruna insan ötesi bir çaba sarf etmek zorunda kaldıkları sürece başarısızlığa eğilmeyeceklerdir.

What do you think?

4 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Furkan Korkmaz

Bir cevap yazın