in

Hukuk fakültesinde okumak üzerine

”Gerçek yürüyor,

onu hiçbir şey durduramaz.”

Fransa’da 25 Kasım 1897 tarihli ”Le Figaro” gazetesinde bir yazının son cümlesi olan bu söz Fransız meşhur yazar Emile Zola’ya aittir. Zola hiç tanımadığı bir mahkumun, Alfred Dreyfus’un yeniden yargılanması için savaşırken yalnız masum olduğuna inandığı bir insanın değil,ülkesinin de geleceğini ve onurunu kurtarmayı amaçlıyordu. Yirminci yüzyılın eşiğinde Fransa’yı ikiye bölen Dreyfus davası, Zola’nın La Verite en marche (Gerçek Yürüyor) adlı belgesel yapıtının temelini oluşturur.

Peki ya bunun hukuk okumakla olan ilgisi nedir sadece bir suç ve suçlu ilişkisi mi ? Yoksa adalet kavramı mı ? Burada hukukla ilişkilendirdiğimiz nedir ? Ülkenin yargı merciinin o ülkenin onuru mudur ? Ve daha onlarca soru belki de..

Özellikle Dreyfus Olayı’nı incelemek istememin sebebi hukuksuzluktan başlamanın hukuka giden yolu ve o süreci daha iyi tanımlayacağıma inandığım ve bilhassa hukukun oldukça fazla alanla içli dışlı olmasına rağmen adalet,suç,suçlu,ceza gibi tek düze kavramlarla anlaşılmaya çalışılmasıdır.

Hukuk okumak,elinizde kanun kitapları ile gezip ileride oturacağınız pahalı evin ve arabanın hayalini kurmak değildir.Sosyoloji,tarih,psikoloji ve tüm bilimlerin kökü olan felsefeyi bilmeyi gerektirir.Bunun yanı sıra muhakeme gelişimi için matematiksel bakış açısı gerektirir.-Aman dikkat ediniz matematik gibi görmek değil matematiksel bakış açısını hukuka uygulamak-Bununla ilgili Abraham Lincoln’e bakalım.Lincoln 40 yaşında avukatlık yaparken akıl yürütme de eğitici olması açısından Euclid’le ilgili çalışma yapmıştır ve onun “Elements/Öğeler’’ isimli kitabını sürekli olarak yanında taşımıştır.O dönemde ortağı olan avukat yazmış olduğu Lincoln biyografisinde onun gece geç vakitlere kadar yerde gaz lambasının ışığında Euclid geometrisi çalıştığını anlatır.Otobiyografisinde buna binaen şu cümleleri de ekler ”Kendi kendime dedim ki Lincoln, eğer ispat etmenin ne anlama geldiğini bilmiyorsan asla bir avukat olamazsın.Ve Springfield’daki konumuma son vererek babamın evine döndüm orada Öklit’in altı kitabından herhangi bir önermeyi görür görmez tanıyıncaya dek kaldım.Böylelikle kanıtlamanın ne demek olduğunu keşfettim ve hukuk alanındaki çalışmalarıma geri döndüm.”

Gelgelelim en derin noktaya. Sosyal Bilimler!

Hukuk fakültesine adım attığınızda öğretmenlerinizin söyledikleri içerisinde o güne kadar dikkatinizi çekmeyen, toplum problemi haline gelmiş durumlarla karşılaşacağınız gibi kimi zaman varoluş mücadelesi göreceksiniz. Roma Hukuku anlatılırken kölelik kurumunu, Anayasa Hukuku anlatılırken devlet kurumunu, Medeni Hukuk anlatılırken hukuken varolmanın ne demek olduğunu,işlemlerinizin geçerliliğini  ve hukukun varolma anlamında size bir anlam yüklediğini farkedeceksiniz. Kimi zaman devlet aslında nedir ? sorusunu sorarken bazı bazı gerekli miydi ? diye soracaksınız.Bugün hukuk dediğiniz olguya geçmişte hukuk denilmediğini göreceksiniz.Bazen Aziz Augustine’nin anlattığı Korsan ve İmparator adlı hikayeyi anayasa hukuku içinde sorgulayacaksınız.Adaletin belki(?) de bir idea olduğunu öğrenip adaletin kılıktan kılığa girdiğini göreceksiniz kimi zaman nesafet ve hakkaniyetin ne kadar ince kavramlar olduğunu göreceksiniz.Suçlunun suç işlerken psikolojisini bir insana ceza verirken bu cezanın onu topluma kazandırıp kazandıramayacağını belki de onu farklı suçlara itebileceğini düşüneceksiniz.Bir insanın gelecekteki durumunu düşünmek ve olasıklıkları hesaplamak.O kadar da kolay değilmiş değil mi kıymetli okuyucular.Gördüğünüz gibi hukuk tarih kadar eski bir alan bu tarihi ve hukuku incelemeyi ne kadar zorlaştırsa da bir o kadar zengin kıldı.Çok geçmiş yıllarda yaşamalarına rağmen bugün düşüncelerinin hala yankı bulduğu düşünürler hukuk okudular.Cicero ve Descartes aralarında en sevdiğim iki düşünürdür..

Okuduğunuz gibiyazdıklarımın arasında ne TMK ne de TCK vs .. var.İnsan var toplum var etik ve ahlak hakkında cümleler var.Bunların her biri sosyal bilimlerin ilgi alanları kıymetli okuyucular.Eğer varoluşunuz hakkındaki bir soruya -ki buna iç çatışmalarınız dahil- tanık olmadıysanız dünyaya karşı gözleriniz kapalıysa ve sizin için her şey kesin,mutlak surette doğru / yanlışsa ,din,ırk,ideoloji gibi kavramlar zihninizi biçimlendiriyorsa ve -çok daha korkuncu karşınızdakini biçimlere sokuyorsa(!)- hukuk fakültesini kazanmış olmanıza rağmen o çok sevdiğiniz,4-5 senenizi verdiğiniz üstüne bir de o kadar zaman harcadığınız bölüme bir şey katamadan geleceksiniz,gideceksiniz demektir.

Bir adım daha ilerletmek bir özgün makale daha eklemek biraz olsun hayal gücüne kapılmak zor mu? Elbette değil.

Kıymetli okuyucular ve aday arkadaşlarım.Kanun kitapları ve ders kitapları ellerinize verilecek ve oldukça çok zaman geçireceksiniz o sayfalarla.Fakat ne parlak ve analiz edebilen bir zihin ne de bir soru verilecek özgün,arayış içinde olan.

Tekrar sorun kendinize.

Hukuk Fakültesine gitmem yeterli mi? Amacım sadece kendime ortalamanın üzerinde maddiyat sağlamak mı? Yoksa sorup,inceleyip analiz ederek hukuka ve bunca yıldır insanların kafa yorduğu yukarıda da farkettiğiniz üzere Zola’nın ve diğer birçok insanın kitaplar yazdığı ömürlerini adadığı hukuka bir adım daha kaydettirmek mi?

Sevgilerle.

*Yazının arka fonu /Mendelssohn-Lieder ohne Worte op.30 

*Kapak fotoğrafı bilinçli bir seçimdir.Herkes Themis’i bilir siz ayrıca çok sevdiğim Mısır adalet tanrıçası Ma’at’ı da bilin.

*Zihniniz o koca kitapların arasında ezilmeden önce size birkaç tane naçizane öneride bulunacağım.

  • Emile Zola/Suçluyorum (Yukarıda bahsi geçen olayı anlatan kitap.)
  • Ray Bradbury/Fahrenheit 451 (Kitapların önemini daha iyi kavrayabileceğiniz bir distopya)
  • George Orwell/1984 (Size çok tanıdık gelecek bir distopya.)
  • Zygmunt Bauman/Sosyolojik Düşünmek (Toplumbilimine sohbet tadında bir giriş.)
  • Kafka/Ceza Sömürgesi

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Cansu Aydın

Eski hukuk öğrencisi.
Şimdilerde ODTÜ / Phil

Bir cevap yazın

yorumlar

  1. Merve bu içten yorumun için teşekkür ederim.Bu destekleyici yorumunun yanı sıra eleştirel yorumlarını da beklerim.Görüşlerine katılıyorum.Birçok kişi -aday olsun olmasın- hukukun üstünlüğünü kendi üstünlüğü olarak algılıyor ve herhangi bir entellektüel çaba olmaksızın ”hukukçu” kimliğini ön plana çıkarıyor.Bu bana çok yanlış geliyor.Eleştiremedikten,sorgulamadan nasıl yeni bir şey konulur daha da ilerisinde eldeki nasıl korunur ..