in

İnkar

Güneş ışığında esmerleşmiş tenine giydiği beyaz gömleğiyle tam bir bütünlük sağlayan adam, ceketini giydi, çantasını aldı ve evden ayrıldı. Yolda ilerlerken kahvaltılık bir şeyler alması gerektiğini hatırladı ve hemen bir pastahaneye girdi. Sırada iki kişi daha vardı. Önünde duran kırmızı paltolu genç kız, başını hafif önüne eğmiş gözlerini ovuşturuyordu. Genç adam, kızın ağladığını fark etti. Sabahın 8’inde karşılaştığı bu manzara ona bir hafta önce terk ettiği sevgilisini hatırlattı. Suçluluk duygusu hissetti.

Genç kız simit aldı, kısa adımlarla dışarı çıktı. Adamsa birkaç şey alarak hemen kızın ardından dışarı fırladı. Kız burnunu çekmeye devam ediyor bir yandan aldığı simidi çantasına tıkıştırıyor idi. Genç adam özür dileyerek kıza neyi olduğunu, neden ağladığını sordu. Kız ise ”Hiç”dedi ve yürümeye devam etti. Genç kızın derdini anlatmak istemediğini anlayan adam hızlıca oradan ayrıldı. Ofise vardığında bir bardak çay aldı ve öğleden sonra gerçekleşecek olan toplantı için sunumuna göz gezdirmeye başladı. Ancak ne oluyorsa kızın ağlamasını, gözlerini ovuşturmasını unutamıyordu. Sürekli aklında, neden ağlıyordu acaba? şeklinde sorular dolaşıyordu. Adam sigara içmeye çıktı ve sigaradan derin bir nefes çekti. Düşüncelerle geçen günün ardından eve gitmek için ofisten çıkan adam, sokakta beş on adım attıktan sonra bir baktı ki o genç kız. Elinde kitapları, kolunda çantası üşüyormuş gibi hızlı hızlı yürüyordu. Adam bu defa konuşacaktı, kendinden emin bir şekilde genç kızın yanından yürümeye başladı ve ”Merhaba, gündüz de karşılaştık. Bir dakikanız varsa bir şey sormak istiyorum.” dedi. Kız, ”Peki, sorun. Dinliyorum.” dedi. Adam, ”Derdiniz nedir, sizi üzen şey nedir?”. Kız, ”Gerçekten merak ediyor musunuz? Dinleyin o halde.” dedi.

Sahilde bir kafeye oturan gençler konuşmaya başladı. Kız, ”Ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama eğer bu bir aşk acısı hikayesi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.”. ”Peki, nedir, anlatın n’olur, dinlemek istiyorum.” dedi, genç adam. Kız anlatmaya başladı..

Sabah 7’de evden çıktım her zamanki yollardan geçerek pastahaneye gidiyordum. O sırada bir çocuğun kaldırıma oturmuş öylece durduğunu gördüm. Yanına yaklaştım ve kaldırıma oturdum. Yemyeşil kocaman gözlerinin pınarları yaşla dolmuş, haykırarak ağlamamak için kendini zor tutuyordu. 9-10 yaşlarında olan bu erkek çocuğu adeta bir genç adam kadar bilgiç bakışlara sahipti. Bana öylece baktı ve ”Neden bu saatte buradayım, bunu mu öğrenmeye geldin?” dedi. Sadece ”Evet” dedim. Dizlerine baktı ve başını iyice öne eğerek ”Utanıyorum, gördüklerimden utanıyorum. Haykırmak, anlatmak istiyorum. Yapamıyorum.” dedi. ”Nedir anlat bana, yardımcı olurum sana. Ne oldu?” dedim. Lüks bir araba yanaştı, arabadan orta yaşlarda hardal rengi bir palto ve ince topuklu bir ayakkabı giymiş olan bir kadın indi. Çocuğu hızlıca kolundan kavradı ve ”Gözlerime bak!” diye bağırdı. ”Hanımefendi ne yapıyorsunuz Allah aşkına o bir çocuk, onu rahat bırakın” dememle bir oldu ve iki adam beni oradan sürükleyerek uzaklaştırdı. En son hatırladığım pastahaneye yakın bir yerdeyken o lüks arabanın önümden hızlıca geçip gitmesi oldu. Ben o çocuğu merak ediyorum, neler yaşadı ve yaşamaya devam ediyor bilmiyorum ama iyi şeyler görmediğini biliyorum. Sabah beni gördüğünüzde tüm bu olanlar yüzünden kızgın, üzgün ve suçlu hissediyordum. Hala da öyle hissetmeye devam ediyorum.

Genç adam şaşkınlıkla, kıza baktı ve o çocuğu tanıyor olabilirim dedi..

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kırmızı Yazar

Written by Gizem Ertan

Bir cevap yazın