in

Öğretmenler Günü

Dün 24 Kasım Öğretmenler günüydü. Herkesin bildiği gibi öğretmenler günü her öğrenci ve her öğretmen için özel ve değerli bir gündür. Öğrencilik yıllarımda bende her çocuk gibi 24 kasım öğretmenler gününde öğretmenime ya bir resim çizerdim ya bir hediye alırdım ya da bir çiçek götürüp öğretmenimin öğretmenler gününü kutlardım. O gün diğer günlere nazaran daha zevkli ve eğlenceli geçerdi. Her öğrenci o günün anlamını yıllar geçse de unutmaz. Bende yıllar geçmesine rağmen o günün anlamını ve o anlamın özneleri olan öğretmenlerimi yıllar geçmiş olmasına rağmen hiçbir zaman unutmadım. Bildiğiniz gibi her zaman bir öğretmen diğer öğretmenlerden sıyrılarak daha çok sevilir ve saygı görür. Bu düşüncenin sadece yaşadığımız döneme özgü olduğunu sanırdım. Eğitim fakültesinden mezun olup ücretli öğretmenlik yapmaya başladığım dönemde bu düşüncenin bir yanılgıdan ibaret olduğunu çok geçmeden anladım. Çünkü; bütün öğretmenler hangi dönemde ve kuşakta yaşamış olurlarsa olsun o kuşağın öğrencileri tarafından sevilir ve sayılırdı. Bende tıpkı geçmişteki değerli öğretmenlerim gibi öğrencilerimden sevgi ve değeri görmüştüm. Kimi insanlar için bu abartılı gelebilir ama bir öğretmen için öyle değildir. Öğretmenlik, sabır, emek ve sevgi isteyen bir meslektir. Sadece geçinebilmek için bir mesleğim olsun ve hayatımı sürdüreyim düşüncesiyle öğretmenlik mesleği tercih edilmez. Öğretmenliği tercih ettiyseniz zorluklarına da katlanmayı tercih etmiş sayılırsınız. Sonrasında bıktım artık, pişmanım, keşke başka bir mesleği yapmış olsaydım gibi cümleleri sarf etmek düşüncesine bile kalkışamazsınız. Bu düşünceyi kendinize bir hakmış gibi göremezsiniz. Öğretmenlik o kadar değerli bir meslek ki yıllara bile meydan okur. Öğrencilerini bir yerde gördükleri zaman bilirler ki yetiştirmiş oldukları öğrencileri kendilerine sırt çevirmez. Yaşadığı şehirde veya gittiği bir yerde bir öğrencisiyle karşılaştı mı bilir ki o öğrenci öğretmenini gördüğü zaman koşarak yanına gelip sevgi ve saygısını yıllar geçmiş olmasına rağmen gösterecektir. Zaten bir öğretmen için mutluluk ve gurur kaynağı o andır. Bundan üç yıl öncesine kadar İstanbul’a seyahat etmek için şehirler arası otobüs terminaline gittiğim zaman öğretmenimi terminalin peronlarından birinde beklediğini gördüm. O an acaba öğrencisini tanır mı yoksa tanımaz mı endişesine bile gerek duymadan hemen yanına gidip merhaba hocam dedikten sonra kendimi tanıtıp öğrencisi olduğumu ifade ettim. Sonrasında tahmin edeceğiniz üzere öğretmenimle olan sohbet koyulaşarak eski günlere kadar gitmişti. O karşılaşma bile bir öğretmen ve öğrenci için güzel bir anıdır. Benimde her zaman hatırlayacağım ve iyi ki onların öğretmeni oldum diyebileceğim öğrencilerim oldu. Bu öğrenciler bir köydeki ilkokul öğrencileriydi. Öğretmenlik yaşamımın ilk öğrencileriydi. Üç yıl geçmiş olmasına rağmen öğrencilerim hala aklımın bir köşesinde yerini korumakta. Eğitim-Öğretim döneminin ilk günü bir öğretmen için önemlidir. Nasıl başlarsan öyle devam eder misali öğretmenler odasında ilk ders saatinin zilini bekliyordum. O anda  zihnimde geçen düşünceler sanırım şu şekildeydi. Birazdan zil çalacak ve öğretmenleri olacağın öğrenciler karşısında seni görecek. Sakın unutma sen onların ışığısın sen onları nasıl aydınlatırsan onlar seni öyle hatırlayacak. Bu düşünceler içerisindeyken birden bir sesin yankılandığını hissettim. Tabi ya bu ses zildi. Öğretmenler için sınıfa gitme vakti gelmişti. Öğretmenler odasındaki diğer öğretmenlere iyi dersler dileğinde bulunduktan sonra kendi sınıfımın yolunu tutarak odadan çıktım. Artık zamanı gelmişti. Öğretmenlik hayatımın ilk adımlarını bir bir atarak sınıfın kapısında kendimi buldum. Tecrübeli ve kararlı bir öğretmen gibi sınıfın kapısını açıp içeri girdim. Öğrenciler ve benim için ilk karşılaşma. O anı halen unutamıyorum. En ön sıralardan birinde bir ses. Arkadaşlar arkadaşlar!.. Yeni öğretmenimiz sınıfa girdi diyerek sınıf arkadaşlarını uyaran öğrencime baktıktan sonra yönümü tüm sınıfa dönüp biraz bekledim. Bekleyişim karşılığını bulmuştu. Öğrenciler artık karşımda sessiz ve hazır bir şekilde duruyorlardı. Günaydın dedikten sonra kendimi tanıtıp ardından onları tanımak için sorularıma başlamıştım. O ilk gün nasıl geçti nasıl bitti halen anlayamıyorum. İlk günün motivasyonuyla öğretmenliğim başlamıştı. Günler, haftalar, aylar derken bütün bir dönem geçip gitmişti. Öğretmenlik böyle bir şeydi. Sınıfta geçen anılar, işlenen dersler, diyaloglar, aktiviteler her şey öğrencilerin iyi bir eğitim-öğretim dönemi geçirmeleri içindi. Bu bilinç ile eğitim devam edebiliyordu. Dönem içinde bazen öğrencilerin sürprizleriyle karşılaşıyordunuz. Çiçek getiren, resim yapan, şiir yazan öğrenciler her zaman olurdu. Dedim ya bu hiçbir zaman değişmez. Kendi öğrencilik döneminizde de böyle öğretmen olduğunuzda da böyledir. Sadece 24 Kasım’a özgü bir durum değildir. Öğrenciler zaman zaman öğretmenlerine bu şekilde sevgisini ve saygısını gösterir. Size bir örnek vereyim. Nergis çiçeğini bilir misiniz? Ben öğretmenlik yapana kadar bilmiyordum. Çiçeğin ismini duymuştum. Ama kokusunun nasıl olduğunu bilmiyordum. Günlerden bir gün sabahın ilk dersi için sınıfın kapısını açar açmaz öğrencilerim nergis çiçeğini üzerime doğru fırlattılar. Üstüm başım çiçeklerle doldu. İlk anın şaşkınlığıyla kendimi tutamayıp masama kadar gülerek adımlarımı attım. Neyse kendimi biran önce toparlayıp öğrencilere doğru yönümü çevirdim. Çocuklar, nergis bahçesine çevirmişsiniz burayı dedim ve ardından öğrencilerime teşekkür edip etrafı toplamalarını istedim. Öğretmen masasının üstüne de bir deste nergis çiçeği bırakmışlardı. Bir gün iki gün derken sınıfa nergis kokusu sinmişti. Üstelik o gün 24 Kasım Öğretmenler günü değildi. Tabi, günler aylar derken o günde gelmişti. Ama bu sefer nergis çiçeği yerine güller, karanfiller, resimler ve küçük küçük hediyeler getirmişlerdi. O gün daha büyük sevinçle öğretmenler günümü kutlamışlardı. Öğretmenler, 24 Kasım Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun.

What do you think?

3 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Furkan Korkmaz

Bir cevap yazın