in

Mornota yazarlarından: Alper Atabek

Alper Atabek İstanbul Gelişim Üniversitesi Fizik Tedavi son sınıf öğrencisi. Şu anda bir hastanede stajyer fizyoterapist. Çocukluğundan beri şiire ve edebiyata ilgili. Yağmurda ıslanır, ormanda dolaşır, öfkelenir, sık sık yazar.

Mornota ile nasıl tanıştınız?

Facebook üzerinden paylaşılan bir gönderi vasıtasıyla tanıştım diyebilirim.”Üniversiteli yazarlar aranıyor’‘ başlığı oldukça hoşuma gitti.Yazmakla uğraşan pek çok kişi için bu başlık heyecan verici olsa gerek.

Mornota hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bundan belki bir 20 sene önce keşfedilmek arzusu taşıyan yazar ve şairler o dönemin isim yapmış dergilerine yazılarını gönderirler ve genellikle reddedilirlerdi. Hatta reddedilmek onurlu bir eylemdi. Bir süreye kadar tabii.

Mornota ve benzeri platformlar yeni dünyanın yeni yazar ve şair tarlalarıdır.

Yetişen ve yetişmeye çalışan yazar ve şairlerin görücüye çıktığı tarlalar. Aynı zamanda arşiv niteliği de taşımakta. Bir yazara ya da şaire uğraşlarını toplu olarak bir yerde saklama imkanını da tanıyor Mornota.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Sizi yazmaya iten şey ne oldu?

Genellikle yazmama sebep olan şeyler aynı zamanda beni öfkelendiren şeyler.

Benim dünyayı ve içerisinde olan her şeyi anlama biçimim yazmak.

Bu benim gözlüğüm. Belki bu gözlükten bakarsam mantıklı gelebilir savaşlar, ölü çocuklar ve insanlar. Bu sebeple henüz hiçbir yazım başarılı gelmemiştir bana. Zira hala mantıklı değil saydığım şeyler gözümde. Anlayamadığım her şey, yazdığım her şeye dönüştü kendimi bildim bileli.

Bir yazar olarak okuduğunuz ve beğendiğiniz yazarlar kimlerdir ?

Edebiyatta temel ilgi alanım şiir olduğundan sanırım Nazım Hikmet Ran ilk sayabileceğim şairdir. Şiirin matematiğini bana anlatan şairdir. Kelimelerle saymanın ne demek olduğunu ondan öğrendim diyebilirim. Turgut Uyar, Behçet Necatigil ve Bertolt Brecht hemen ardındadır listemin. Bir de ”kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi” diyerek şairin gücünü gösteren Can Yücel var. Sayabileceğim birkaç yazar olacak elbette. George Orwell, John Fante, Selçuk Altun, Can Dündar ve dünyayı değiştirmek için yazan Fyodor Dostoyevski.

Hangi kategorilerde yazıyorsunuz? Konularınızı neye göre seçiyorsunuz?

Genellikle şiir. İlk başladığımda da böyleydi bu. Devam ettiğim uzun soluklu bir roman çalışmam da var fakat anlamak penceremin çerçevesi şiirden ibarettir. Kağıdın başına geçtiğimde ya da öyle görünüyor ki artık klavyenin başına geçtiğimde ne yazmak istediğimi kendime sorunca iki çirkin tabir beliriyor kafamda. Şiirli ya da şiirsiz yazı. Evet farkındayım lise de öğretilen onlarca edebiyat kategorilerinin hiçbirisine benzemiyor bu tabirler fakat iyi iş yapıyor diyebilirim.

Eğer ”hissettiğim” şey,hissetmenizi istediğim şeyse şiir imdadıma koşuyor. Fakat size ”anlatmak” istediğim şeyler varsa uzun uzun anlatmayı tercih ediyorum. Şiirsiz olarak.

Son olarak yazar olmak isteyenlere öneriniz nedir?

Açıkçası bu soruda bahsedilen gerçek bir yazar olmaksa henüz öneriye ihtiyacı olan kişinin ben olduğumu söyleyebilirim. Fakat bahsedilen yazımla uğraşan biri olarak, yazımla uğraşan diğer dostlara önerilerse edecek bir çift lafım olacaktır. Okuduğum daha doğrusu defalarca okuduğum ilk romanım J.K Rowling‘ten Harry Potter serisi olmuştu. Sadece hayal etmenizi rica ediyorum. İletişim kurmak amacıyla icat edilmiş yazı sistemi bir insanı nasıl heyecanlandırır, öfkelendirir hatta gözyaşı dökmenize sebep olur. İşte bunu hayal edebildiğinizde yazmak arzusunun önüne geçemiyorsunuz. Ben bunu bu yedi kitaplık bir seriden öğrendim.Tavsiyem size bunu gerçekten hissettirecek o yazarı ya da şairi bulmanızdır. Gerisi sürekli yazmaktan ve daha iyi yazmaktan ibaret. Bazen bunu sağlayacak kişi bir tek insanda olabilir.(bkz. Piraye).

Değerli yazarımızın yazılarına ulaşmak için buraya tıklayın.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Mornota Röportaj

Bir cevap yazın