in

Ruh savaşları

“Neden?”dedi kadın. Anlatılacak çok şey vardı halbuki. Adam susmakla susmamak arasında gelip giderken kadının gergin ruh hali ona eşlik ediyordu. Adam ısrarcı çıktı bu kararsızlığında ama. O yüzden de anlamsız hareketlerini anlamlandıramadı kadın. Sanki dünyada bir tek ikisi vardı ve sanki kadının beklentisini karşılayamayan bir erkeğin garip masalıydı bu.
Erkek, kadından daha çok aşıktı bu ilişkiye. Belki de nedeni buydu her şeyin. Ama yediremiyordu kadın kendine ruhunu kiralatma damgasını. Nedeni kadının bedeni filan değildi, zihniyeti ile ruhunu kirletmesiydi. Bu acı hareketi nasıl olur da bir rutin haline getirebiliyordu ki? Ve bu rutine rağmen nasıl “Neden?” sorusunu sorabiliyordu? Adam birazda ondan kararsızdı ya cevap vermekle vermememek arasında.
Onlara “Aşk nedir?” diye sorsanız hep aynı cevapları bir çamur dolu çukurun içinden seçip seçip söylerler. Bu tür insanlar hep aynıdır. Ruhu sevişirken tüm evrenle, kendi bir tek kişiyi suçlar ve onu sevdiğini idda eder. Nedenmiş…
Sakın yanlış anlamayın beni, olaya cinsiyetçi yaklaşmıyorum, aksine bu hikayeden bir tipi çıkarıp ayağınızın önüne atıyorum. İster basın üzerine ve topuğunuz ile ezin, ister “Ne halin varsa gör!” diye azarlayın. Ama onları asla hoş karşılamayın. Ezilen bunlar ise ben ezilenin yanında değilim.
Adam kararını verdi ve konuştu; “Seni sonsuz sevebilmek için…”. Ortam bir anda duraksadı. Duvara asılan renksiz tablolar renklendi. Karmakarışık olan notalar sıraya bindi. Bir rüzgar esti hafiften, ılık bir rüzgar. Tik tak, tik tak… Saat geldi gece yarısına. Kadın elmaya dönüştü ve erkeğin boğazında kaldı. Bunlar hep aşk içindi, o yüzden öldüler ya gecenin bir yarısı.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Eski Adam

Bir cevap yazın