in

Sosyal düzen

Soyut kavramları özümseyerek hayatımızın bir parçası haline getirdiğimiz bu yeryüzünde, kavramların hayatımızda ne denli etkili olduğu üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.

Kavramların etkilerinin ne derece büyük olduğunu ve bizi nasıl kontrol ettiği üzerine biraz düşünelim. Yarattığı bunca hengame de neyin nesi? Önceleri toplumu bütünleştirmek ve kontrol edebilmek için daha zeki olan atalarımızın yarattığı bu kavramlar, daha sonra çıkar çatışmalarına dönüşmüş ve gerçek amacından sapmıştır. İnsanlar ırklar etrafında, bayraklar altında, toprak bütünlüğü içerisinde toplanmışlar. Daha sonra ihtiyaçların çoğalmasıyla beraber, dünyaya bir kaos hakim olmuştur. Kaosun ana etmeni, hoşgörüden yoksun taraflardır. Tabii ki kaosun yanı sıra bir düzen de getirdi bu kavramlar.

Milattan önceki bin yıl, üç ayrı evrensel düzenin ortaya çıkışına sahne oldu. Bu düzenlerin takipçileri, tarihte ilk defa tüm dünyanın ve tüm insan ırkının tek bir sistemle yönetilen tek bir birim olduğunu hayal edebiliyordu. Herkes, en azından potansiyel olarak “biz”di, artık “onlar” yoktu. İlk evrensel düzen ekonomi üzerinden yükseldi: parasal düzen. İkinci evrensel düzen siyasiydi: imparatorluklar düzeni. Üçüncü evrensel düzense diniydi: Budizm, Hristiyanlık ve İslam gibi dinlerin evrensel düzeni. [1]

Bu kavramlar insanlara diğer taraftan sorumluluk yüklemekteydi. Konuyu o kadar derine çekmek istemiyorum. Sadece çevremde olan olaylara ithafen böyle bir konuya değindim. Temel olarak kavramlar ve etkileri üzerine bilgimiz oldu.

Yeni bir düzen aracı olarak; sosyal medya.

Ne alaka dediğinizi duyar gibiyim.

Sosyal medyanın yarattığı kavramlar, insanları şekillendirmeye devam ediyor. Günden güne vizyonumuz daralıyor. Felaket tellalı olmak gibi bir kaidem yok elbette ki ama, böyle bir acıyı da paylaşmamak olmaz. Bir zamanlar “El alem ne der?” dediğimiz zaman bu sadece bizim mahallemiz veya yakın akrabalarımız sınırında idi. Ve onlara göre yaşam tarzımızı oluşturmaya çalışırdık. Bu bela yetmezmiş gibi, el alemi yüzlerce hatta binlerce kişiye çıkarttık. Sonra onlar ne der? anlayışı ile hayatımızı popüler kültüre göre idame etmeye başladık. Yahu o kadar kişiye nasıl kendimizi kabul ettireceğiz?

Giydiklerimiz, yediklerimiz, içtiklerimiz, gittiğimiz yerler, sevdiklerimiz hep bu kavramlar altında şekil buluyor. Nedir bu hengame yahu? Geçen arkadaşla buluştuk. Tek gayemiz muhabbet etmek. Çayını sevdiğimiz ve fiyatı da uygun bir mekana gittik. Bir başka arkadaşımız da bize katıldı. Bir süre sonra sıkılmış olacak ki, bize suçlayıcı bir ifade ile “neden böyle bir yerde oturuyoruz?” diye bir soru yöneltti. Yani diyor ki; yer bildirimi yapabileceğim, statü olarak zengin sınıfın olduğu bir yer, fotoğrafını çekeceğim bir ürün, olan bir mekan bulamadınız mı? Amaçlar elbetteki insanların ihtiyaçlarına göre şekillenir. Fakat ihtiyaçlarımızı da belirlemek, zaruri ihtiyaçlar hariç, bizim elimizde.

Kalite anlayışının şekilcilikten ibaret olduğu veyahut varsayıldığı bir toplum yaratıldı. Ne tat ne de zevk kaldı. Zaten bilginin bu denli kolay ulaşılabilir olduğu olgusu bizi tembelleştirdi. Üstüne bir de böyle bir arayış, huzursuzluk veriyor. Kavramların bizi ezmesine izin vermeyelim.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Kaynakça : 

[1] Yuval Noah Harari , Hayvanlardan Tanrılara – Sapiens , sy 155, 2016

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Kahverengi Yazar

Written by Yakup Udül

Keyifli okumalar..

Bir cevap yazın