in

Tarih kokan bir kent : Başkent

Merhaba , bir gezi yazısında birlikteyiz. Durağımız başkent Ankara idi. Az sonra Ankara’daki mutlaka görülmesi gereken yerlerden bahsedeceğim ama önce şehrin genel havasından söz edeyim. Şanslıydım ki , ben oradayken çok az yağmur yağdı. Tabiki İzmir’den giden biri olarak azıcık üşüdüm. ( Kesinlikle eşofmanın üstüne yağmurluk giymedim , kim uyduruyor bunları ? 🙂 ) Bol bol yeşillikle karşılaştığımı söyleyebilirim. Bu da şehre sakinlik ve huzur veriyor.Bakanlıklar olması sebebiyle yollarda takım elbiseli insanlar sık görülüyor.Ancak bana göre ciddi , gergin bir ortam söz konusu değil. Genel havayı fazla uzatmadan görülecek yerlere geçelim çünkü liste uzun. İşte başkente çok yakışan o güzellikler :

1-ANITKABİR : Tabiki listenin başında Ata’mızın yattığı Anıtkabir var. İçerisinde Atatürk’e ait hatıralar dışında Sakarya Meydan Muharebesi , Büyük Taaruz gibi savaşların betimlendiği tablolar , Atatürk’ün sözlerinin yer aldığı çerçeveler , bizzat sesini duyduğunuz kayıt ,çalışma masası , özel kitaplığı ,köpeği Foks ( doldurulmuş bir biçimde ) , sembolik mezar taşı vs. pek çok şey var. Atatürk’ün naaşı sembolik lahit taşının tam altında bulunan mezar odasındadır. Kabri kıble yönüne göre yatırılmış. Atatürk bir anısında ” Beni nereye gömerseniz gömün fakat yattığım yerden Türk bayrağını görmek isterim. ” şeklindeki sözü vasiyet olarak kabul edilmiş ve bu doğrultuda mezarının bulunduğu odanın karşısındaki pencereden baktığımızda Ankara Kalesi’ndeki Türk bayrağı görülüyor. Son olarak kenarlarında aslan heykelciklerinin bulunduğu yeşillik ve çiçeklerle bezeli bir Aslanlı Yol yer aldığını söyleyip Anıtkabir kısmını burada bitirelim.

2-TABİAT TARİHİ MÜZESİ : Birbirinden farklı kayaç tiplerinin , fosillerin , hayvan türlerinin , bitki örneklerinin yer aldığı etkileyici bir müzenin yanı sıra madencilikle hatta bazı mühendislik bilgileriyle donanan bir bilim merkezi de mevcut. ( Bilim merkezi biraz teknikti , açıkçası tabiat tarihi ile ilgili müze benim için daha cezbediciydi. ) Ankara’ya gelirseniz burayı görmeden dönmenizi asla tavsiye etmem.

3-ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ : Adı üzerinde eski Anadolu medeniyetleriyle ilgili pek çok ize rastlıyorsunuz. Anadolu arkeolojik eserleri Paleolitik Çağdan başlayarak günümüze kadar, kronolojik bir sırayla sergileniyor. Hititlere , Friglere , Urartulara vs. pek çok kalıntı bizlere sunuluyor. 1997 tarihinde İsviçre’nin Lozan kentinde  68 Müze arasında birinci seçilerek “Avrupa’da Yılın Müzesi” unvanını elde eden bu müze Altındağ ilçesinde bulunuyor.

4-ULUCANLAR CEZAEVİ MÜZESİ : ” Acaba bahsetmekte geç mi kaldım ?  ” diye düşündüren müze. Daha önce cezaevi gezmiş olsanız bile iddiasına varım , böylesini gezmemişsinizdir. Burayı önemli kılan bir husus da şu ki , burada Nazım Hikmet , Necip Fazıl Kısakürek , Hasan Hüseyin Korkmazgil , Yılmaz Güney , Bülent Ecevit , Deniz Gezmiş gibi bildiğimiz daha pek çok isim yatmış. Ana kapıdan girdikten sonra ” Hilton ” diye anılan 9. ve 10. koğuş sizi karşılıyor. Burada daha çok yazarlar , gazeteciler vs. kalmış. Hilton’dan sonra tek kişilik hücrelere geçiş yapılıyor ve cezaevi gezdiğinizi asıl o zaman anlıyorsunuz. Daracık bir koridor , küçük , kapkaranlık odalar ve çığlık atan ses efektleriyle tüyleriniz diken diken bir şekilde koğuş bölümüne geçiyorsunuz. Burada balmumundan mahkum heykelleri , ranzalar göze çarpıyor ve ünlü mahkumların gerçek eşyalarıyla gezinizin sonuna yaklaşıyorsunuz. Gezinin sonunda idam mangası görüyorsunuz ve çıktığınızda sanki mahkummuşsunuz da tahliye olmuşsunuz gibi ferahlıyorsunuz. Umarım anlatırken bir nebze olsun gözünüzde canlandırabilmişimdir.

5-ETNOGRAFYA MÜZESİ : Bu müze konusunda biraz talihsizdim çünkü ben gittiğimde sadece bir kısmı açıktı.Yine de görebildiğim yerleri anlatayım. Atatürk’ün Anıtkabir’den önceki istirahatgahında ona hürmeten sembolik bir kabir var. Hz.Muhammed ( S.A.V ) ‘ e ait Sakal-ı Şerif’in de sergilendiği bu müzede Anadolu’nun çeşitli yörelerinden halk giysileri , halı , kilim koleksiyonları , kahve tepsileri , taslar , Osmanlı devri yay ve okları , çini porselenleri , tasavvuf ile ilgili eşyalar , hat sanatının örnekleri , ahşap eser örnekleriyle bizi Selçuklu Devrine kadar götürüyor.

6-RAHMİ KOÇ MÜZESİ : Öncesinde yokuş çıktığım için bir süre sırf oturacak yer arasam da bu müze anında yorgunluğunuzu unutturuyor. Önce Rahmi Koç’un genç yaşta ölen oğlu Mustafa Koç’un hatıralarıyla karşılaşıyorsunuz. Sonrasında gemi , tren , uçak koleksiyonları bekliyor sizi. Tam müzenin sonuna geldiğini düşündüğünüzde önünüze bir kat daha çıkıyor.Esnaf Sokağı’na geliyorsunuz.Orada kunduracı , bakırcı , tiftikçi , şapkacı ve marangozhane sizi sanki Osmanlı zamanında bir çarşıda dolaşıyormuş gibi bir his uyandırıyor.Eski iletişim araçlarını da inceledikten sonra karşınıza birbirinden güzel , rengarenk oyuncaklar ve bebekevleri karşılıyor.Müzenin sonuna doğru tıp ve eczacılıkla ilgili eşyaları da görünce bi ” Yok artık ! ” çıkıyor ağzınızdan.Çünkü burada beyin ameliyatı setinden eski ecza şişelerine kadar her şey var. Muhtemelen unuttuğum daha pek çok koleksiyon vardı. Artık o kadar da oluversin. 🙂

7-ANKARA KALESİ : Ne zaman inşa edildiği hakkında kesin bir bilgi bulunmayan bu kale yine Altındağ ilçesinde bulunuyor.İç ve dış bölümleri mevcut. Kalede eski zamanlardan kalma yapılar bizleri karşılıyor. Bu yapıların kimisi otel , kimisi sanat evi , kimisi hediyelik eşya dükkanı.

8-KUĞULU PARK : Bu kadar müzeden bahsettikten sonra biraz da parklara geçelim ki , haksızlık olmasın. Yemyeşil bir alanda kuğu ve ördeklerin bulunduğu bu parkta dinlenme alanları , çocuk oyun alanları ve huzur veren su sesinin bulunduğu havuz mevcut. Ankara’nın sembollerinden biri haline gelmiş bu parkı görmeden giderseniz pişman olma olasılığınız yüksek , benden söylemesi.

9-GENÇLİK PARKI : Artık pilim bitmiş bir şekilde Gençlik Parkı’na geldiğimde açıkçası kendimi pek de genç gibi hissetmiyordum.Fakat burada yeniden enerji toplamak mümkün.Girdiğinizde sizi rengarenk çiçekler karşılıyor , havuz kenarında kuş cıvıltıları eşliğinde bir çay içip güzelce vakit geçirebilirsiniz. ( Eskişehir’deki Kentpark gibi.) Ya da isterseniz Lunapark’taki oyuncaklara binebilirsiniz. ( Sanki hepsine binmiş gibi davranmayayım ama binen birçok insan vardı sonuçta.:))

Bunlar dışında Kızılay Meydanı’nı , Tunalı Hilmi Caddesi’ni de es geçmek olmaz.Canlı , hareketli olan bu yerler bünyelerinde pek çok restoranı , cafeyi barındırıyor.

Yazıma güzel bir final yapmak için Ankara hakkında söylenen sözlerden biriyle bitireceğim.Bu sözü İnternette gördüm ve çok hoşuma gitti.Kesinlikle güzel bir özet : Hayat sensiz 0’ın 6’nda !

Şimdilik benden bu kadar. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere. Esen kalın.

What do you think?

2 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Merve Parlakyıldız

Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenim görmekteyim. Yazdığım öykü ve şiirler mevcut.

Bir cevap yazın

Bir Yorum