in

Teknolojik kültür

Kültür, tarihsel ve toplumsal süreçler içerisinde oluşturulmuş, her türlü maddi ve manevi unsurların birer yansıması olarak toplumlarda varlık ve çeşitlilik gösterebilen araçların tümüdür. Başka bir deyişle kültür, yaşama ve var olma süreci içerisinde kuşakların oluşturduğu ve aktarım yoluyla devamlılık sağladığı bir düzendir.

Kültürü oluşturan birçok maddi ve manevi öğeyi sıralamak mümkündür. Tüm bu oluşumlarda insanın etkisine rastlanabilir. İnsanın yaşadığı, insan-doğa, insan-insan ve insan-doğaüstü çatışması kültürün oluşumuna da zemin hazırlamıştır. Elbette ki bu oluşumun bilinçli olarak yapıldığı söylenemez. Kültürün sadece insan özelinde düşünülmesi de bir eksiklik olacaktır. Çünkü yaşayan her canlı belirli bir kültür formuna sahiptir. Hayvan ya da bitki canlılığının da kendi içerisinde tutarlı birer kültür oluşturduğu kanısı göz ardı edilmemesi gerekir. Fakat yine de bilinen en gelişmiş kültür biçimleri, insanın devamlılığını sağladığı ve temelinde insan bulunan kültür biçimleridir. İnsanın yaşamıyla başlayan süreci, kendini tanıma ve doğaya uygunluk süreçleriyle takip ettiğimizde oluşan kültürün doğa yönünün daha hissedilir olduğunu görebiliriz. İnsan ihtiyaçları doğrultusunda doğayı kullanma yoluna başvurur. Bu da onu doğaya karşı bir tutum geliştirmek zorunda bırakır. İnsan doğada var olmak için kendini korumalıdır. Bu düşünce ilk maddi kültür öğelerinin oluşumuna katkı sağlayarak, savunma araç gereçlerinin oluşturulmasına yol açmıştır. Böylece insan kendi ihtiyaçları doğrultusunda geliştirdiği aletlerle, farkında olmadan bir kültür de oluşturmuştur. İlerleyen süreçlerde daha da farklı boyutlarda kültür öğeleri varlık gösterir. İnsan yalnız olmadığını düşünmeye başladığında ve kendini bulma çabası içerisine girdiğinde bir yaratıcı arama yoluna başvurur. Böylece dinsel bir oluşumun içerisine girilir. Bu oluşum hem maddi hem de manevi kültür için yeni bir adım olmuştur. Manevi anlamda göksel ya da tanrısal deyişler gerçekleşirken bir yandan da el sanatlarıyla bu arayış güçlendirilmiştir. Her iki durumda da oluşan düzen kültüre yeni bir soluk kazandırmıştır.

İnsanın yaşamı, değişim yönünden farklı zaman biçimleriyle açıklanır. Yukarıda kısaca bahsettiğimiz ilk dönemler insanlık tarihinin en uzun dönemlerini kapsar. Bunun sebebi de oluşan değişimlerin o dönemlerde yavaş olmasıdır. Buradan da şöyle bir çıkarım yapmak mümkündür. Kültür ne kadar hızlı değişirse, insanın dönemsel değişimi de o kadar hızlı olmaktadır. İlk dönemlerde üretilen araç ve gereçler uzun süre maddi kültürün değişmez öğeleri olarak kalmaktadır. Çünkü insan o dönemlerde oluşturduklarıyla, doğanın belirli bir kısmında, dönemsel refahlık seviyesine ulaşmıştır. Sınırlı bilgi ve sınırlı yaşam alanı, kültürün hızlı değişimine doğal olarak da insanın tarihsel değişimine izin vermemektedir.

Kültürün oluşmasında ve gelişmesinde bir diğer değişken de bilgidir. İnsan, bilgisini artırmaya başladığında gelişim süreçlerinin kısaldığını görebilmekteyiz. İnsanın ne kadar bildiği, doğrudan yaşayışına etki etmektedir. İlk çağ topluluklarında da var olan bilgi sistemi ilerledikçe, kültürün öğelerinin değişim gösterip ilerlediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Öyle ki bu durumda karşımıza yadsınmaz bir gerçek olarak teknoloji çıkmaktadır. Teknolojinin varlık gösterdiği insan yaşamında değişim, akıl almaz bir şekilde hızlı ve çeşitli şekilde gerçekleşmektedir. Teknoloji, başlarda oluşturan kültür öğelerine besleyici konumdayken, ilerleyen süreçte tüm bu değerlerin karşısında tek başına varlık sürdürecek duruma gelmiştir. Bunun da hiç kuşku yok ki en büyük sebebi, diğer kültür öğelerini beslerken insanı farkında olmadan kendi yoluna çekmesidir.

Teknoloji kendini, insanın yaşamını yenilemede ve geliştirmede tek yönlendirici olarak konumlandırmıştır. Bu durum da kültür öğelerinin teknolojiden olumlu ya da olumsuz etkilenmesini beraberinde getirmiştir. Çünkü insan, bu düzende kendini teknolojiye göre biçimlendirme çabasına girmiştir. Teknolojinin sunduğu fırsatları daha cazip olarak değerlendirerek, hayatın her alanında teknolojiye yönelmiştir. Değişimin arka planında kalan; başka bir deyişle, değişime ayak uyduramayan ya da uydurmayan kimseler de toplumsal düzendeki değişiminin, kültürel anlamdaki çatışmalarından kendilerini alamaz duruma gelmişlerdir. Kuşak farkı yüksek ülkelerde, teknolojinin kültür öğeleri arasında daha yıkıcı konumda olduğunu da söyleyebiliriz.

Yukarıda bahsedildiği gibi teknoloji, diğer kültür bileşenlerinin önündedir. Bunun sebepleri arasında kullanım kolaylığı ve hızlı tüketim araçları şeklinde varlık gösterdiğini de belirtmek yanlış olmayacaktır. Son dönemlerde insanlar, yaşamlarının büyük kısmında zamandan tasarruf etme çabası içerisindedir. Zaman kavramının önemi arttıkça modern kültür öğesi olarak karşımıza çıkan teknoloji de yerini güçlendirmeye devam etmektedir. Çünkü teknoloji insanlara, onların yapmadıklarını, düşünemediklerini, yapmak istediklerini ya da yaptıkları şeylerin kötü sonuçlarını ortadan kaldırma gibi fırsatlar sunmaktadır. Kendini gerçekleştirme olarak da tanımlayabileceğimiz birçok durumda teknoloji insanın yardıma koşarak, onu sonuca ulaştırmayı başarabilmektedir. Bu gibi durumlar teknolojinin diğer kültür öğelerini bir anda baskılayarak, yaşamdan bir nebze olsun uzaklaştırmaktadır.

Kültürün maddi ve manevi unsurlarını bir arada barındırıyor olması da teknolojiyi, diğer kültür bileşenlerinden farklı bir yerde konumlandırmaya sebep gösterilebilir. Tüm bu değişimler ve oluşumlar içerisinde insan yaşamına direkt etki ediyor oluşu hiç kuşku yok ki teknolojinin önümüzdeki süreçlerde daha etkin ve daha çeşitli şekilde varlık göstermesine olanak sağlayacaktır. Bu durumda da yapılması gerekenleri sıralamak yerine, değişime ister en azami şekilde isterse de en üst seviyede katılım sağlanması hem toplumun işleyişi açısından hem de insanın yaşamsal serüveni açısından verimli olacaktır. Çünkü teknoloji her gün yoluna yeni insanlar kazandırarak ilerlemektedir.

What do you think?

0 Beğeni
Upvote Downvote
Okur

Written by Turgut Barut

Bir cevap yazın