in

Sosyolojinin tarihsel gelişimi 2

4) Sosyoloji Bilimine Yeni Yaklaşımlar

Fonksiyonalizm, çatışma ve sembolik etkileşim kuramları sosyolojinin temel kuramlarını oluşturmaktadır. Zamanla toplumların gelişmesi, yaşamlarının değişmesiyle toplum yaşantısında yeni yaklaşımlar da ortaya çıkmıştır. Bunlar, sosyal alışveriş kuramı ve feminist kuramdır.

  • SOSYAL ALIŞVERİŞ KURAMI

Kuram, insan etkileşiminin ödül ve cezalara dayalı olarak gerçekleşen bir alışveriş ile oluştuğunu ileri sürer. Kuramda sözü edilen değişim kavramı toplumsal bir değişimden çok, karşılıklı bir alışverişi ifade eden bir nitelik taşır. Bu nedenle kurama sosyal alışveriş kuramı da denmektedir. Bilinen iki önemli temsilcisi George C. Homans ve Peter M. Blau’dur.

Sosyal alışveriş kuramının modern alışveriş kuramının yaratıcılarından olan Homans genelde davranışsal psikolojiye yoğun bir biçimde bağlıdır ve çatışmalarında ondan etkilenmiştir. Blau’nun düşüncesi klasik kuramcıların görüşlerine daha yakındır.

  • FEMİNİST KURAM 

Feminist kuram, bir toplum içindeki kadın ve erkekler arasındaki cinsiyet ilişkilerinin yapısını incelemektedir. Margaret Anderson, feminist kuramı üç başlık altında incelemektedir. Bunlar; liberal feminizm, radikal feminizm ve sosyalist feminizmdir. Bu düşüncenin savunucuları kadın haklarının ve eşitliğinin üzerinde durmaktadır. Kadının toplum yapısı içinde var olan haklarını ortaya koyma, bu haklardan kadınları haberdar etme ve toplumun ilgisini çekme görevini yerine getirirler.

5) POSTMODERNİZM

Postmodernizm 18. yüzyılda aydınlanma döneminde ortaya çıkan ve teknolojiye, bilime, ilerlemeye inanan, geleceğe de güven duyan düşünceleri, değerleri ve varsayımları içeren modernizme karşıt olarak gelişmiştir. Çoklu yapısı ve karmaşık değerlendirilmeleriyle, ”Postmodernizm tam olarak nedir?” sorusuna tek yanıt vermek mümkün değildir. Postmodernizm kimilerine göre, bir dönemin adıdır. Buna nazaran, söz konusu dönem ”postmodern durum” olarak adlandırılır. Aynı zamanda yeni bir felsefi konseptin, yeni bir düşüncenin, üslubun, yeni bir usçuluğun(modern usçuluğu aşan farklı bir usçuluğun), yeni bir söylemin de adıdır postmodernizm. Bu, hem kültürel hem düşünsel hem de maddi nitelikler açısından bir dönemin sona ermesi ve kendi içinden ötesine geçilmesi anlamında olan kavramlaştırmadır. Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla  ve hatta bunların yadsınmasıyla birlikte yürütülmektedir. Postmodern durumda bütün düşünceler sınırlı, kısmi ve göreceli olmak durumundadır. Hiçbir duruş sabit ve mutlak değildir.

Postmodern kuram içinde iki önemli Fransız yazar, Foucault ve Lyotard önem taşır. Her ikisi de bilimsel bilginin çoğulculuğunu ve çeşitliliğini dile getirerek özellikle Lyotard çağdaş toplumların artık postmodern duruma geldiğini savunur. Bazı postmodern kuramcılar ise özellikle Baudrillard’a göre postmodern durumun bizim hiçbir şey yapamadığımız sadece üretip tükettiğimiz kültürel bir imaj olduğunu savunur. Son yıllarda postmodern kuramcıların ortaya attıkları uç fikirler, idealler, giderek sönmeye başlamış ilgi farklılaşma ve değişim gibi konulara doğru yönelmiştir.

6) Türkiye’de Sosyolojinin Gelişimi

Osmanlı’nın son dönemlerinden başlayarak ülkemizde iki tür sosyoloji akımı etkili olmuştur. Bunlar; Prens Sabahattin tarafından temsil edilen Leplay Okulu, Ziya Gökalp ve Mehmet İzzet tarafından temsil edilen Comte-Durkheim Okulu’dur. Prens Sabahattin’in temsilciliğini yaptığı Leplay Okulu, 2.Dünya Savaşı’nın başına kadar eğitim kurumlarımızda yer almamıştır. Fakat Gökalp’in temsil ettiği Durkheim sosyolojisi özellikle 1914’te Darü’l Fünunda(İstanbul Üniversitesi) Sosyoloji Kürsüsü kurularak yer almış ve Cumhuriyet’in ilanından sonra lise müfredatında yerini alan sosyoloji derslerine temel oluşturmuştur. Başlangıçta Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin, İttihat ve Terakki Cemiyetinin içerisinde yer almış fakat daha sonra toplumsal sorunlar karşısında farklı düşüncelere yönelmişlerdir.

Ziya Gökalp, Durkheim’den etkilenerek milliyetçi ve toplum merkezli bir düşünceye yönelmiştir. Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları eserinde Durkheim’in toplumsal bilinç kavramını kullanmıştır. Ziya Gökalp Durkheim’in ”Toplumsal İş Bölümü” adlı kitabında savunduğu ahlak anlayışını benimsemiş, Türk folklorü, Türk masalı üzerinde sosyolojik araştırmalar yapmıştır. Gökalp’in sosyolojisinin eksenini ”ulus” ve ”terakki” konuları oluşturur.

Prens Sabahattin ise Le Play’den etkilenerek birey merkezli ve ademi merkeziyetçi bir düşünce geliştirmiştir. Ayrıca ”teşebbüs-i şahsi (bireysel girişimcilik) ” ve bireyin öne çıkarılması, ona göre; toplumsal sorunların çözümünde tek çaredir. Prens Sabahattin bir nevi liberalizmi savunmuştur.

Ziya Gökalp toplumcu, milliyetçi iken Prens Sabahattin bireyci, ademi merkeziyetçi görüşler savunur. Mehmet İzzet ise bu iki düşünceyi birleştirmeye çalışmıştır. Mehmet İzzet’e göre; birey ve toplum daha geniş terimleriyle özgürlük ve zaruret birbirleriyle çelişen değil, tam aksine birbirini tamamlayan bir sentez içinde birleşip bütünleşen iki kavramdır. Özgürlüğü zaruretsiz, zarureti de özgürlüksüz düşünmek mümkün değildir. Yani ”Bireyi toplumsuz, toplumu da bireysiz düşünemeyiz” der. Fakat Mehmet İzzet’in bu düşünsel çözümü, Türkiye’de ortak bir düşünceye dönüştürülememiştir.

Türk sosyolojisine önemli katkıları olan diğer önemli sosyologlar, Hilmi Ziya Ülken, Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu, Nurettin Şazi Kösemihal, Cavit Orhan Tütengil, Cahit Tanyol, Mübeccel Belik Kıray’dır.

What do you think?

1 Beğeni
Upvote Downvote
Yeşil Yazar

Written by Furkan Korkmaz

Bir cevap yazın