Üstad Neşet Ertaş’ın güzel bir lafı var ; ”Nerede bir türkü söyleyen görürseniz korkmayın, yanına oturun çünkü kötü insanların türküleri yoktur.” Ne de güzel söylemiş, Nur içinde yatsın.
Memleket olarak dünyanın en güzel coğrafyasında yer alıyoruz şüphesiz ve tarihi zenginliğimizi bir kenara bırakacak olursak, neredeyse bütün bilim dalları için bulunmaz nimetler barındırıyoruz, reklamını çok iyi yapamasak da Edebiyat ve Şiirde’de bambaşka bir tadımız var. Şiirimizin ve Edebiyatımızın güzel olmasını ise çok güzel sevmemize bağlıyorum ben, platonik aşkların vücut bulduğu coğrafya bence Anadolu, çok başka seviyoruz hepimiz ve hemen hemen çoğumuz sevdiğimizi dile getiremiyoruz, getirebilen küçük bir kesim var onlara da ayrı bir saygı duyuyoruz tabi ki, sözün özü çok dolu sevdiğimizden ve bu sevgiyi dışarı vuramadığımızdan, (kimi zaman karşı tarafın haberi bile olmuyor) Şiire, Edebiyata vuruyoruz kendimizi o yüzden ki; pek çok nitelikli eseri bünyesinde barındırıyor edebiyatımız.
Özellikle Divan edebiyatı kısmı ise bambaşka bir boyut.
Her ne kadar Yeni Edebiyat yada Çağdaş Edebiyat hayranı biri olsam da Divan Edebiyatı nın hakkını vermeden edemeyeceğim, Özellikle Fuzulinin süslü kelimelerinin arkasında yatan anlamlar beni bu konuya değinme zorunluluğunda bırakıyor 🙂
Konuyu fazla dağıtmadan türkülere ve onların temalarına dönecek olursak ; Türkülerimizde işlenen ana tema genelde şöyle ; Gurbet, Aşk, Özlem, Sevgiliye olan sitem.
Türkülerimiz Hikayeler bakımından da çok zengin. Hemen hemen bütün türkülerin etkileyici bir hikayesi, yaşanmışlığı var dolayısıyla insan kendini ararken bulmakta pek zorlanmıyor.
Türkülerimizde hikayelerden sonra benim en çok dikkatimi çeken ve hayranlıkla dinlediğim kısımlar ise betimlemeler oluyor. Çok güzel betimlemeler yapılıyor ve özellikle Üstad Neşet Ertaş bu konuda ayrı bir usta
Örneğin Şu türküsünde Zülüf kelimesinin anlamı ” sevgilinin saçı ” çoğu insan bunun sözlük anlamını bilmese bile türküde çok net bir şekilde anlayabiliyor
Çocukluğumdan beri Türk Sanat Müziği dinleyen bir babanın kızı oldum haliyle çocukluğumdan beri Divan Şiirini anlayıp,sevdim.Uzun süre Nef’i çevirilerinden sonra aklıma bir şey takıldı.
Divan Şiiri kalıpsal bir şiir midir ?
İdealizm örneği sayabilir miyiz ?
Anlaşılmasının zor olması türk sanat müziğinin de tek sesli olmasına sebebiyet vermiş midir ?